İman gibi cahili yetin de dünyada çok eski tarih ve mazisi vardır.
Aslına bakarsan her ikisi de ilk insan büyük Hz. Adem ve onun zürriyetine kadar uzanır.

Her ikisi de dalalet, hidayet, cehalet ve irfan olan istidat ve benimseme kabiliyetleri bakımından bizzat beşeriyetin tabiatına aykırı değildir.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “(Ant olsun ) her bir nefese ve onun hizaya  koyana, sonra da ona hem kötülüğü, hem (ondan) sakınmayı ilham edene ki, onu tertemiz yapan kesinlikle umduğuna ermiş, onu alabildiğine örten ise elbette ziyana uğramıştır.”

Yeryüzünde insanların meydana getirdikleri her şey ve insanlar hakkında  meydana gelen her şey ancak ve ancak insanoğluna hidayeti de, dalaleti de  kabule müsait bir tabiatta yaratan bu ilahi düstur ve yol üzerine cereyan eder.

Öyle bir düstur ve öyle bir yol ki, beşeriyetin tarihin de bu düstur ve yolun dışına çıkmak mümkün olmadı ve hiç bir zaman da buna imkan yoktur. Beşeriyetin durumu dünyada çeşitli vaziyetler arz eder. Ya kelimenin tam anlamıyla gelişirler, ya da olgunlaşır ve tekamül edip kemale ererler.

İnsanlar gerek şu ve gerek bu gelişmeye, muhite, maddi ve ilmi ilerlemeye, içtimai, iktisadi ve siyasi seviyeye mütenasip çeşitli vaziyetler alırlar. Bütün bunlara rağmen gelişmelerin aldığı bütün şekillerde bir üçüncüsü olmayan şu iki halin haricine çıkmazlar. Ya hidayet veya dalalet... Ya İslamiyet veya cahiliyet.

Hidayet de cahiliyet de esas itibariyle birdir. Ancak sonra da şekil ve görünüşler farklılık arz eder. Hidayet Allah-ı bilmek, tanımak ve onun yoluna tabi olmaktır. Cahiliyete gelince o; Allah'tan gafil olup O'nu haşa, tanımamak ve yolundan uzaklaşmaktır. Aslında iktisat, sosyoloji, siyaset, fen ilim vs. gelişmelerinin hangi halde olursa olsun şu iki vaziyetin dışına çıkmazlar. Yukarıda da belirttiğim gibi hidayet ya da dalalet... İslamiyet ve cahiliyet. Din ortaya çıkışından beri hayata şamil bir ıslahattır.

İnsanların vicdanlarına ve inançlarına şamil olduğu gibi içtimaiyatlarına, iktisadiyatlarına ve siyasetlerini de içine alan şamildir. Tarih boyunca hidayet ve cahiliyet birbirinin yakını ve takipçisi bulunurlar.

Ne zaman ki, bir peygamber gönderildi ve Allah (C.C.) tarafından O’na vahiy nazil oldu, işte o zaman insanların bir kısmı hayatlarının bir kısmında, hidayet yolunu tuttular.

Bazıları da yine cahiliyet yolunu tercih ettiler. Demek ki, hidayet ve cahiliyet içerisinde ulundukları hayat şartları bakımından her zaman beraber ve yan yana bulunmuşlardır.