Kulaklarınızda tıkaç, gözlerinizde at gözlüğü sizin için öngörülmüş sığınaklarınızda! Mutlu- mesut ve bahtiyar mısınız?..

                               Değil misiniz yoksa?

                               Hal ve gidişten ise sual dahi etmiyorum!..

                               Kaldı ki sizin olumlayıp- olumlamamanız, mutlu-mesut olmanız kimin umurunda ki?

                               Önemli olan, milli ve yerli muhafazakarlarımızın işlerinin tıkırında olmasıdır. Gerisi laf-ı güzaf dır.

                               Yoksa, kazası sonucu işsiz kalmış bir babanın; okul kıyafeti eksikliği nedeniyle derse alınmayan evladına karşı görevini yapamamış olmanın kederiyle kendini asması kimin umurunda?.. Sosyal devlet uygulayıcılarının, ağzını açmış bekleyen! (üç milyon Suriyeli misafirimiz) dururken, onca sorun arasında bir de bu işlerle mi uğraşacak.

                               Hem bu işçi milleti hiç de rahat durmuyor ki. Kimi onur-gurur, en önemlisi ajitasyon yapıp kendini asıyor! kimisi de 3.Havaalanı inşaatında bitlendik bahanesiyle isyan örgütlüyor!.. Ama Engizisyon yargıçlarına öykünen Yeni Ak it yazarı Mehtap Yılmaz köşesinde;

                               “… Şayet bu itler, bitlendik falan diyorsa da üzerlerine biber gazı sıkıp, içlerindeki şeytanı çıkaracaksın…” diye yazarak hem İnsan Hakları dersi! hem de onların da ağızlarının payını bir güzel veriyor!

                               Hani deprem anlarında, kurtarma ekiplerinin enkaz altında kalan olup olmadığını saptamak, yardım eli uzatmak için  “kimse var mı?”  diye seslenişleri vardır ya?.. işte o seslenişe göçük altında kalmış! Milyonlar adına ses vermek, verebilmek onurunu hatırlatmak istiyorum.

                               Sakın “Ne oldu bize! Hoşgörümüze, dayanışma duygumuza, geleneklerimize?” diye boşuna hayıflanmayın. Kutsanan yükselen değerler, yenidünya sömürü düzeninin azgelişmiş modelinde yaratılan insan prototipinin değerleri, yozlaşmanın kaçınılmaz sonucu bu. Üstelik salt insani değerleri yitirdiğimiz, bencilliğin uçlarında yaşadığımız için böyle davranmıyoruz.  Çokça yıl var ki, kesintisiz milyonlar olarak salt madden değil, ahlaken de yoksullaşma hız kesmeden devam ediyor bu topraklarda!

                               Yoksul insanın bile kendinden daha kötü durumda olana yardım etme refleksi vardır elbette. Ancak bu duygu oldukça görecelidir. Yani siz yaşamınız içinde sürekli yoksullaşıp, yoksunlaşıyorsanız, kazanılmış haklarınızdan bir şeyler yitiriyorsanız… Bunun haksızlık, sömürünün sonucu olduğunu gözlemliyorsanız, öfkeli tepki içinde olursunuz.

                               Ama insan olmaktan kaynaklı değerlerinizi, güven duygunuzu tam olarak algılayamadan, gıdım, gıdım yitirirseniz, gelinen noktada içiniz sızlıyor olsa bile yaşam biçiminiz içinde yitirdiklerinizle başkalarına dayanışma içine girebilme olanağınız kalmamıştır.

                               “Bu ülke ne badireler atlattı, kurtuluş savaşına girerken çok daha yoksulduk, yoksunduk, çaresizdik, dört bir yandan yetmez içten de kuşatılmıştık, ama yedi düvele çok büyük özveri ve dayanışma dersleri verdik…” bağlamında sözlerle itiraz etmekte olduğunuzu duyar gibi olsam da;  Mustafa Kemal önderliğinde, Kurtuluş Savaşı destanının yazılmasını erekleyen toplumsal refleksi, dayanışma, özveri algılamasını, Kurtuluştan kuruluşa Cumhuriyetin kurucu babalarının, rol-model, yönlendirici olmalarını atlamayın derim…

                               Sayısız örnekle bu köşeyi doldurmak istemiyorum, halkın, devletin, kamunun değerlerini korumada sözde yarışanlara bir bakın… Gelen her daim gideni aratır oldu.! 12 Eylülden sonrasının iktidarlarının aile fotoğraflarına girenlerin yolsuzluktan yargılanıp hüküm giymesi sanki ötelenmez bir gelenekmiş gibi halen süregelmesi; Küreselleşen dünyada, cehalet tohumları atarak algı oluşturmak emperyalizmin en etkili silahı olsa da, asla bizim kaderimiz olamaz.

                               Toplumsal aklanma,  toplumun değerlerinde yaratılan erozyonda kötü örnek oluşturma, özendirme durumlarını ortadan kaldırıyor mu sizce? Kısaca… İnsan olma hallerini yitirenlere ilişkin sorgulamada çok geç kalmadık mı dostlarım.

                               Memnun musunuz?.. Değil misiniz yoksa?

                               Hiç önemli değil, çünkü tuzu kurular ve avaneleri durumdan gayet memnun!

                               Hayatta herkesin mutlu-mesut olduğu nerede görüldü?

                               Daha güzel bir dünyanın düşünü kuradurun siz… içinde debelendiğimiz, böylesi bir dünyanın, haksızlıklar karşısında (dilsiz şeytan misali)  böyle bir toplumsal kabullenişin olduğunu görerek yaşamaktan iyidir!

                               Bugün gece ve gündüz eşit… Büyük insanlık için de dileğimdir.