Bu çağda Allah’ın bana bahşettiği ömür suresinde ülkemizde bir sürü olaylara şahit oldum. Şu günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği “İstanbul Kanalı” inşaatı konjörktürel meselesinin fiziki ve sosyal olarak ülkemize getir-götürü hesabından ziyade ne yazık ki siyasi tercihlerin kör gözlerinin “yaparım-yaptırtmam” çatışmasına dönmesi makul vatandaş olarak bizleri ziyadesi ile rahatsız etmektedir. Bu ülkenin en azından kendi çapımızda entelektüel bir kişisi olmak hasebi ile ortada dolaşan bu tenakuzi fikirleri ayıklayıp oluşan havanın siyasetten vareste net olarak ülkeye ne getireceği-götüreceği meselesinde odaklanmasına yardımcı olmak istedik. Ben deniz bir fikir adamı olarak bu denli devasa bir projenin baştan “bu iktidar böyle bir proje yaparak ileri çıkmasın” zihniyeti ile “ne olursa olsun demişsem yaparım”cılar arasında gürültüye gelmeden akıl ve mantığın emri hatta yol göstermesi ile müsbet menfi icra safhasına konulmasını isterdim. Geriye dönüp baktığımda, ömrümün geçen günlerinde şahit olduğum önemli projelerden bir çoğuna daha yapılmadan karşı çıkan bir zihniyetin varlığı ise asla göz ardı edilmemelidir. Bu duruşun başlangıç ve sonucundan daha önemli olan mesele bu “kaynağının ne ve neresi” olduğudur.

Eğer bu karşı duruş devasa projenin halka ve devlete yükleyeceği en az on yıllık süre içerisinde vatandaş olarak endişelerin sade ve etkisiz bir düşünce ürünü olarak kendinden türemiş ise mesele yok. Ha, yok bu karşı duruşlar eğer bir dış kaynaklı fikrin kendi menfaatleri nokta-i nazarından kaynaklanan el altından enjekte bir fikir ve karşı duruş ise ne yazık ki çok tehlikelidir. Zira biz, bidayette bırakın ülkedeki diğer orta çaplı projelere atılmak istenen takozları, bu ülkede GAP projesine, İstanbul boğazı üzerine kurulmaya başlanılan ilk köprüden başlanmış olan “gereksiz ve istemezük” karşı duruşlarının icraatlar yapıldıktan sonra faydaları ve gerekleri asla inkâr edilemeyecek sonuçlarına varıldığında “karşı duranların” haksızlığına ne yazık ki şahit oldum. Şimdi bu günün favori projesi olan “İstanbul Kanalı” meselesi hakkında şahsi fikrim ise “mütereddit durumda” olduğumdur. Sonuç itibarı ile doğuracağı etkilerin öncelikle 1) Şu günlerde ekonomik olarak bazı faaliyetler sebebi ile zor durumların tekrar halka ve devlete yüklemesi muhtemel yükler ne olur? Diğer taraftan ise 2) Karadeniz-Marmara habitatının arada yeniden oluşacak deniz suyu karışımı ve akımının sonuçlarının ne olacağı meselesi ve endişemdir. Bunların “bilim adamı” seviyesinde neticelerine siyasi görüşler ve tercihlerden vareste olarak cevap verebilecek ne yazık ki diğerine çok az (bilim) insanımız var. Cevaplar hep gelip siyasi tercihte düğümleniyor ve herkes şüphe ile bakmak durumunda kalıyor. İsterdim ki bu denli devasa ve gelecek asırlara iz bırakacak işin muadillerinden ders alınmış olması, mümkünse bilgisayar ilmine baş vurularak konunun simüle edilebilmesi imkânı araştırılsa. Şahsen kanaatim, ne baştan “istemezük” zihniyetinin ne de “ne olursa olsun ben demişsem olur” inadı ile işin önüne geçilmemesi yönündedir. Sonuçta bana göre ülkemizin belki de en hayati konularından birisidir. Bu konu sadece jeoloji, jeodezi ve deniz bilimleri ve coğrafya ilmi dışında askeri ve stratejik olarak ta değerlendirilmelidir.