8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentinde 40 000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle, bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kitlenmesinin ardından çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi.

Birleşmiş Milletler örgütü, kadın haklarına dikkat çekmek için 1957 de 8 martı dünya kadınlar günü olarak ilan etti.

Adım kadın,

Soyadım yorgun,

Ocağım sönmüş,

Emeğim ölmüş,

Umudum bitmiş…

Oysa ben; tarih öncesi, avcı-toplayıcı dönemin en değerli kimliği, mitolojilerdeki ana tanrıçasının esin kaynağı ve soy ağacının başlangıç merkeziydim.

Yerleşik hayat, ticaret ve savaşlar derken başka bir dünyaya sürüklendim. Ataerkil kültür başat unsur oldu, özgürlük alanım hızla darlamaya başladı.

İlk ve Orta Çağda erkek egemen dünyanın yüceltilmesi için yine ben feda edildim. Emek verdim, evlat verdim, çile çektim.

Yetmedi;

Uğursuz bellenip taşlandım, diri diri gömüldüm, insan sayılmayıp ayıplandım.

Yetmedi;

Cadı bellenip avlandım, günahların kaynağı ilan edip burkalandım. İtibar zedeleyici zannedilip gömüldüm. Kötü ruhları tatmin için kurban edildim, aklı kısa denilip dışlandım.

Yetmedi;

Taciz edildim, istismar edildim, insan hakları kavramının dışına atıldım.

Yetmedi;

Töre avcılarının avı,” er kişilerin” namuslarını aklama bedeni oldum.

Oysa ben;

Dillere destan sevdaların yâri, masumiyetin taçsız geliniydim.

Toprak ana gibi bereketli, gök gibi kuşatıcıydım.

Sınırsız sabırların fedakâr anasıydım.

Ailenin bestekârı, geleceğin mimarıydım.

Dünyanın anayasası, cennetin ayaklarıydım.

Adım kadın,

Soyadım saygın.

Ocağım mutlu,

Emeğim kutlu

Dünya kadınları için bu beklenti bir hayal olmamalı. Böyle bir dünyanın gelişimine katkı sunmak bütün insanlığın kutsal görevidir. Gerçekleşmesini hayal ettiğim o günlere selam olsun.

***

Biz Türk kadınlarının ise, büyülü bir hikâyesi var.

İsterseniz bu hikâyenin sadece giriş bölümünü okuyalım:

Biz; sabrımızla koruğu helva, dut yaprağını atlas yapıp Anadolu’nun yaşanır yüzünü oluşturduk. 93 harbinin Nene Hatunu, Meşrutiyetin Fatma Aliye’si olduk. Çanakkale’de ana, Kuvayi Milliye’de asker olduk. Kara Fatma, Şerife Bacı, Onbaşı Halide Edip olduk. Siyasetin Türkan Akyolu, bilimin Remziye Hisar’ı olduk

Biz Anadolu kadını; aşkla sevdik toprağımızı, bin bir emekle yetiştirdik evladımızı ve vatanımıza verdik adımızı: Anadolu...