Neyin var da bugün niye yazmıyon

Kalem seni parça parça kırarım.

Hiç mi benim hallerimi sezmiyon

Kalem seni parça parça kırarım…

Mutluluk haykıran ozan da sensin

Kader çizgisini bozan da sensin

Kaç yiğide idam yazan da sensin

Kalem seni parça parça kırarım…

***

İstanbul’da geniş kapsamlı bir basın toplantısına katılmıştım. Giriş kapısında ruhsatlı silahları alıyorlardı. Emniyet görevlisi bana da sordu: “Silahınız ar mı?” Var dedim. Cebimden çıkardığım dolma kalemimi uzattım. Gülümsedi. Bu gülümsemede bir burukluk sezdim: “En tehlikeli silah kalemdir” dedi. Cevap vermedim. Gülüştük. Öpülecek kalem vardır. Kırılacak kalem vardır. Bir heykel misali dikilecek kalem vardır.

Kalem, insanoğlunun elinde bir iletişim aracı ise mesele yok. Ama insanoğlu kalemin emrine girmişse işte esas tehlike orada.

Kalem, haktan, adaletten, hukuktan yana kullanılıyorsa, bayrağın, sancağın savunucusu ise, yaptığı hizmet yücedir, tanrısaldır. Siyasallaşan, tekelleşen bir anlayışın elindeki kalem en tehlikeli bir silahtır. Önce vurur, sonra öldürür…

Günümüzde yandaş kalemler vardır, candaş kalemler vardır. Her ikisi de toplumsal amacı, toplumsal emeli temsil etmez.

Kalem, bizi biz yapan özellikleri, güzellikleri anlatıyorsa öpülür, baş tacı yapılır. Neylersin son yıllarda (bazıları müstesna) böyle kalem bulmakta zorluk çekiyoruz.

 Mevcut olanlar da değişik ve etik olmayan yöntemlerle susturulmak isteniyor.

İlk yazımdan bugüne dek doğru bildiğim yolda yürümeye çalıştım. Kimseden de aferin beklemedim. Her zaman iyiliklerden, güzelliklerden doğruluktan yana bu çağdaş aracı kullandım. Kullanmaya da devam edeceğim. Yüce yaradanın müsaade ettiği sürece. Bu süreçte belki bazıları hoşlanmayacak, bazıları da bu yazıları gazeteden kesip torunlarına bir tarihi belge diye (sözüm ona) bir miras bırakacak.

Geçenlerde İstanbul’dan bir arkadaşım geldi. Bana çok güzel bir hediye getirdi. Hediye dediğim, 1964’te o zamanın Kudret Gazetesi’nde yazdığım “Mahrumiyet” adlı yazımdı. Çok duygulandım. Tarihi bir kültür köprüsünden geçiyorum gibime geldi.

Kalem benim için bir arkadaş, bir sırdaş. Kalem elimde bir fener. Parlak ışıklar saçan bir ışık huzmesi.

Kalem benim için bir yoldaş, bir rehber, bir önder.

O benim fikirlerimin kuyumcu dükkanı. Ben onun sevgilisi.

Onu bir sevgilinin emaneti, hoş kokulu bir mendili gibi en güzel cebimde saklarım.

Zaman zaman çıkarır çıkarır koklarım. Bazen de güzel kokulu iletişim aracını haktan, adaletten yana bir kalkan olarak kullanırım.

Amaç en olursa olsun kalem benim için paha biçilmez arkadaştır.

Arkadaştan da öte bir kardeş…