1-Yabancıların Avrupa’ya çıkışlarına kapılar açıldı… ama(!); Açıldı ama ne yazık ki geç kalındı. Adeta ilan ettik Avrupa’ya. “Kapılarınızı kapatın göçler geliyor”. Oysaki burada da strateji ve zamanlama hatası var.

Bu iş en azından 3 ay önceden “Yaparız” dediğin zaman yapılması gerekir idi, bir de “Kapıları açtık, açıyoruz” diye yaygaraya da gerek yoktu. Açardın sessiz sedasız iş olur biterdi. Malumu ilana gerek yoktu. Bu bariz hata.

2-Peki Avrupa kapılarına yürüyen, gidenleri gözlediniz mi? Ben çok dikkatle baktım. Bir nebze kılık kıyafetleri düzgün, çocuklarının giyimleri en azından şimdilik yerinde. Kimisi botlarla Meriç’i karşıya geçip botu bırakıp gidiyor. Bu bot+motoru neresinden baksan 3 bin TL. Demek ki şu anda yollananların elinde avcunda paraları var halleri vakitleri, şimdilik te olsa yerinde. Ya gidemeyenler? Anla ki yok, yoksul, hırpani, hiçbir yere gidecek imkânı yok. O zaman esas bunların gitmesi lazım.

Ne yapılması gerekirdi? Bu tarz kişileri devlet veya vakıflar arabalara doldurup “Buyurun Avrupa’ya” diye göç toplanma yerlerine bir miktarda iaşe ile bırakılmalıdır. Bu işin merhameti kalmadı. Zira bu raddeden sonra “Merhametten maraz hâsıl oluyor”.

3-Türkiye’de toplanan yabancı genç erkekler ve aileleri; Tamam, çocuk ve eşleri kaderin sillesini yemiş bu ülkede şöyle böyle karınları az veya tam doyup idare ediyor. Ama sağda solda plajlarda fink adam yabancılardan eli silah tutabilecek olanları toplayıp madem biz orada bunlar yüzünden Suriye’deyiz “Buyurun ÖSO veya muhalif birliklerine” ölen ölür kalan salim kalır, gelir çoluk çocuğuna sahip çıkar. Elbette bu millet tarih boyu bu toprakları kendilerine çok gören Avrupalı ve batılılarla ebedi harp halinde. Hiçbir devirde şehidimiz noksan olmadı. Fakat bu heriflerin de artık ellerini tutup taşın altına sokmak zamanı geldi hatta geçiyor.

4-Türkiye’de işsizliğin bir sebebi de yabancı işçiler: Bir vatandaşım bir iş yeri, kıytırk bir dükkân açmak isteyince belediye elemanları ve maliye Sırtlan gibi insanımızın sırtına biniyor. Daha beş kuruş almadan istenilen vergi, haraç ve rüsumlar yüzünden lânet okuyup işini kuramıyor. Bu adamlar ise birçok kafe, lokanta, işyerleri, inşaatlarda sigortasız ve karın tokluğuna çalışmaya(mecburen) razı olduklarından işverenlerin de işine geliyor. Geliyor amma o zaman da ülkede ikinci kalifiye de olsa işsizlik rakamları, geçim zorlukları, enflasyon ve kişi başına düşen gelir azalıyor. Nerede ise her evde bir işsiz o evin tadını kaçırıyor. Bunlar da bilinmesi gereken gerçekler. Elbette ülkenin içinde bulunduğu ve bekamıza kurulan tuzaklardan kurtulma mücadelemizin devlete getirdiği maddi yükün de bilincindeyiz.

Evet… Şimdilik bu kadar diyecektim ama hayır, daha var da yer sıkıntımız ve vatandaşın okumayı sevmemesi sebebi ile “Şimdilik” tıraşı kısa kestim. Hükümet ve iktidar yetkililerinin dikkatine.