"Montesquieu (1689-1755); Aydınlanma döneminin en önemli düşünürlerindendir. Hukuk eğitimi aldı. Bordeaux parlamentosu üyesi seçildi, hakimlik yaptı.

1748'de yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü olan "Kanunların Ruhu Üzerine" adlı eserini yayımladı. Eleştiriler üzerine, 1750'de kitabının savunmasını yazdı, ancak Katolik Kilisesi 1751'de kitabı yasakladı.

Bu muazzam eser, dünyadaki bütün halkların kanunları, gelenekleri, usullerini ele alır; her topluma en uygun yönetim şeklini ve kanunlarını saptar, bunun maddi ve manevi  gerekçelerini açıklar.*(1)

Montesquieu'nun bu eserini kaç kez okuduğumu unuttum. Şu sıralar da diğer okuma kitaplarımla birlikte dönerli okuyorum.

Montesquieu "Kanunların Ruhu Üzerine" adlı ünlü eserinin 142-143. sayfalarından yaptığım alıntılarda şöyle diyor okurlarına;

".... felaket halkın başına, itimat ettiği kişiler kendi yozluklarını saklamak uğruna halkı yozlaştırmaya çalıştığı zaman gelir. Bunlar, halk kendi hırslarını görmesin diye halka durmadan yüceliğinden bahseder, kendi açgözlülüğünü fark etmesin diye durmadan halkın açgözlülüğünü teşvik ederler.(2)*

"Oylar parayla satılırsa, buna şaşmamak gerekir. Halktan daha fazlasını almadan halka çok şey verilmez.(3)*

".... demokrasinin sakınması gereken iki aşırılık mevcuttur: Aristokrasiye veya tek kişinin hakimiyetine götüren eşitsizlik ile, despotizmin fetihle sonlanması gibi demokrasiyi  de tek kişinin zorbalığına götüren aşırı eşitlik...(4)*

Yukarıda Montesquieu'nun 18. yüzyıldaki görüşlerini okudunuz. Dilerdim, söz konusu "Kanunların Ruhu Üzerine" adlı eserini tümüyle okuyunuz.

Cumhuriyet yönetiminin, demokrasinin erdemleri üzerine  çok daha farklı görüşler öğrenmiş olabilirsiniz. Ama kendi açımdan böyle bir kaynaktan yararlandığımı belirtmek isterim.

***

Demokrasimizin beyinsel anlamda  çağdaş anlayışa kavuşması için; öncelikle toplumumuzun kültür/sanat aydınlanmasından geçmesi gerektiğine inananlardanım.

Siz istediğiniz kadar toplumsal kalkınmayı ekonomi biliminin rakamları üzerinden sağlamış görünseniz de; bu, kökü olmayan  ağaç gibi bir durumdur aslında...

Yaşamını  sadece maddi açıdan şekillendiren, pozitif rakamların varlığına dayandırıp kültür ve sanatı unutan, ihmal eden toplumların; sancılı/karamsar  bir yaşamın ortasında çırpınıp, diğer toplulukların yanında kaybolmaya mahkum olduğunu tarih yazıyor, bizler biliyoruz.

Bugün ülkemizde eğitim/öğretiminde  yaşanan gel-gitlerin yarattığı huzursuzluğu birlikte yaşıyoruz. Bu durum, diğer ulusların bu alandaki yerleşik kurallarıyla çağdaşlaşma yarışını sürdürürken, ülkemiz genç beyinlerinin bu yarışa yanıt verememeleri üzücü bir manzaradır hepimiz için...

***

Demokrasi, aklın egemenliği, insan haklarına saygı, toplumsal eğitim birliği, kültür/sanat konularında yeterli bilgi birikimi sağlamamış kişilerin; toplumları yönetmesi, güncel sorunlarla boğuşma tiyatrosuna benzer yaşam sahnesinde.

Atardamarı kültür/sanat ve bilim olan toplumlar çağdaşlaşmaya aday olurlar.

***

*(1-2-3-4) Kanunların Ruhu Üzerine -

Montesquıeu - T İş Bankası Kültür Yayınları 2017