Geçtiğimiz ay dinlenmeden 740 kilometreyi kat ederek önce memleketim olan Trabzon’a ulaştım.

Orada kaldığım sürece; Yazarlar birliğini, Trabzon Belediyesi’ni, Akçaabat Belediyesi’ni,

Trabzon Ticaret ve Sanayi odasını ziyaret ederek son bir yılda çıkan kitapları aldım.

Bu sırada yapılan Hazara Türkleri ile ilgili bir panele katıldım. Ben de Afganistan kökenli bu kardeşlerimizin  “Şehit Üstat Mezari”yi anma törenleri izledim.

4000 kişi olarak belirtilen ve Trabzon’da yaşayan Hazara Türkleri sayesinde bol miktarda “Dombra” dinledim.

Sonra da Trabzon Televizyonu’nda bir program yaptım. Çok iyi ve verimli geçtiğine inandığım programda “Trabzon’da devletin olmadığını” söyledim.

Programın sonunda son görüşlerim istendiğinde de şöyle kapattım programı: Büyük Atatürk şöyle demişti: “Tek bir şeye çok ihtiyacımız var: Çalışmak, çalışmak, çalışmak.”  Ben de buna; Tek bir şeye çok ihtiyacımız var; Okumak, okumak, okumak. Diyerek sonlandırdım.

Trabzon’da devletin olmadığı kanaatimi uzun yıllardır paylaşıyordum.

Şimdi de aynı görüşteyim.

Önce bu güzelim ilimizin içi bölge ülkelerinin insanlarınca adeta istilâya uğramış.

Her taraf Türkçe olmayan; afiş, döviz, pankart ve işyeri adları ile dolu.

Trafik kargaşası sanırım ülkemizin en yoğun olduğu illerden birisi.

Adeta trafik kurallarını tanıyan yok gibi.

Buna dur diyecek görevli de şehir merkezinde yok gibi.

Sahil yolundaki hastanenin önü adeta otopark olmuş.

Hâlbuki Trafik cezalarının içindeki 60/1-g maddesi şöyle demektedir:

“Taşıt yolu üzerinde duraklayan veya park edilen araçların yanında

duraklamak.” Suçtur. …. Lira para cezası ile 10 ceza puanı vardır.

Ama bu maddeyi uygulamamak için trafik sorumlularını burada görmek adeta olanaksız.

Değirmendere kavşağı ve yolu farklı mı?

O bölgeye 5 yol birleşmesine rağmen devlet adeta duyarsız. Hatta “umursamaz” bir gözle bakmaktadır.

Özellikle sabah, öğle ve akşamları bu alan çekilmez olmaktadır. Hatta

o kadar ki hem inşaat araçları hem de Çukurçayır’da yaşayan yaklaşık

30 bin kişinin en az günde bir kez kullandığı yol olmasına rağmen.

Trabzon Rize yolu ise ilimizin girişinden itibaren çekilmez olmaktadır.

Bunlar gibi onlarca sorundan bahsedilebilir.

Ama biri var ki, düşman başına.

Şehrin içinde hemen hemen bir tek işaret levhası ve güzergâhı gösteren tabelâ yok.

O kadar ki vatandaş da umursamaz devlet gibi.

Esnaf yıllardır konuşlandığı yerdeki açık adresini bilmemekte.

İstanbul’un minyatürü olan Trabzon’u ziyaret etmek isteyen yerli veya yabancı turistler ne yapsın.

Bacasız fabrika sayılan turizmin gelişmemesi için adeta devlet olaya el koymuş.

İstanbul’dan girişte ellerine verilen haritadan gideceği yeri kolaylıkla bulması gereken yerli ve yabancı misafirlerimizin gelmemesi için; başta valilik, sonra Büyükşehir Belediyesi, daha sonra da Ortahisar Belediyesi adeta işbirliği yapmış.