Bir toplumda, farklı yöntemlerle bir değişikliği kaçınılmaz duruma getiren koşulların başında, elbette devlet otoritesinin zayıflığı gelir. Devlet otoritesi zayıflarsa o toplumun ayağının altındaki zemin de kayar!

Devletin gücü de salt güçsüze yetiyorsa, devletin temellendiği zemin de kayar… Bir il merkezinin toplam nüfusunun üçte biri iş bulabilmek umudu ile yerini yurdunu terk edip göçüyorsa, bir yılda yüzbinlerce çalışan işten çıkarılır, çoluk çocuğu ile sokağa bırakılırsa, buna karşılık birileri trilyonluk yalılarda zevk-ü sefa içinde kutlama partileri düzenleme olanağı bulabiliyorsa, yer kayıyor, hem de fena kayıyor demektir!

Bu kaygan zeminde insanlar umarsız bir kurtarıcı arar… bir kurtarıcı yaratır kendi kriterlerine göre ve “Öl de Ölelim” ya da “… kılı olayım” diye bağırır durur meydanlarda!

Oysa ölen de öldüren de bizdendir ve devlete düşen ödev insanı yaşatmaktır. Parlamenter Demokrasilerde aranan kurtarıcı ise Parlamento dur…

Kendisinin ve dünyanın tüm deneyimlerini fütursuzca israf eden, tarihin bir türlü ileriye doğru ivme kazandıramadığı kasvetli yurdum!

Hiç taviz vermeyen kararlı devlet adamlarının elinde  şaşkın ve biçaresin .

Hem şaşkın hem seçeneksiz! En tehlikelisi…

Kendini koruduğunu sanarak kendini tüketen, enerjisini, insanını, umudunu yitiren ülkem!

Düğüm düğümsün, düğümüne düğüm eklemektesin….

Düğümleri çözecek ipleri değil , daha da gerecek, kördüğüm yapmak için inatla çekiştirenlerin elindesin… Tehlikedesin.

Meclis teki dört partiden biri iktidar olmanın her tür farkındalığını yaratmış olsa da… Muhalefet; iktidarla başı her türlü dertte olan insanları kucaklamak, gerektiğinde onlara bir sığınak sunan olmalıdır.

İktidara onların da kaygılarını ve umutlarını taşımaya çalışmalıdır.

Demokrasiyi ayakta tutan, anlamlı kılan bu tür demokratik sığınaklardır.

Onların bulunmadığı, kucaklayamadığı oranda sığınak arayışları umutsuzluğun kireciyle sertleşir, kaskatı kesilir!

Amacın hasıl olduğu! Kimi zaman kavgalı geçen “Evet-Hayır”  oylamalarının dışında sine-i millet herhangi bir engelleyici yaptırıma denk gelemiyor…

Kendilerine özgü bir çıkarsama içinde, çoğunluğu ürkütmeme adına ötekileştirilenlere demokratik bir sığınak sağlamakta gönülsüz olanlar, bu sürecin kesintisiz   sürdürülmesinin de sorumlularıdırlar.

Yetmezliğin ve Yeteneksizliğin elinde tıkanan sevgili ülkem!

Tehlikedesin…

Zira, salt iktidarda olanın değil, kimi muhalefette kalanın da ruhunu  güçten arındıramadığı, demokrasi görünümlü bir süreçtesin!

Daha da beterine çeyrek kalalardasın. Düğümüne düğüm eklemektesin!

Ya birbirine daha da beter girmek ya da tam sindirilmek üzeresin.

Ya da “ kurtarıcı bekleme. Kurtarıcı beklersen eğer sana karşı olan ödevimi yapmadım sayarım”  diyen Atana kulak verip iki ayağın üzre YENİDEN doğrulacaksın…