Çok değil. Doksan iki sene önce -bu ayda- Yunan Generali Trikupis İzmir’de, bir eğlence sırasında Avrupa medyasına beyanat veriyordu: “Üç gündür cephe boyunca dolaştım. Her yerde aradım. Mustafa Kemal denen o maceraperesti bulamadım. Belli ki; Ankara’ya kaçmış. Onu Ankara’ya kadar kovalayacağım ve yakalayıp Ulus’ta asacağım.”

Salon alkıştan inliyordu.

Yunan General coştukça coşuyordu.

Güya medeniyetin temsilcisi olduklarını zanneden Avrupalı gazeteciler zevkten dört köşeydi. Buna inanmışlardı. Yunanlılar sadece Anadolu’yu fethetmeyecekler, Türkleri Avrupa’dan da atacaklardı. Avrupa sadece Hıristiyan kulübü olarak kalacaktı.

Müslümanların orada ne işi vardı!

Bir yıl sonra Yunanlılar Trikupis dâhil, General Digenis ve 13. Tümen komutanı, Kaimbalis olmak üzere beş Yunan Tümeninin kurmay başkanları 580 üst komutan ve 4985 er, 100 makineli tüfek, 12 dağ topu ile birlikte Minkarip adlı köyde Türk birliklerine teslim oldular. Esirler önce 1. Ordu Kurmay Başkanı Albay Asım Gündüz’ün odasına getirildi.

Uşak hala yanıyordu.

Albay Asım çok öfkeliydi: “Sizi bir düşman subayı olarak değil, kanlı bir çete reisi olarak karşılıyorum” dedi.

General Trikupis kıpkırmızı oldu.

Biraz sonra, “Sizi Türk Orduları Başkomutanı Maraşal Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna çıkaracağız” dedi.

Trikupis kekelemeye başladı.

Nasıl olur, bir ordunun başkomutanı cepheye bu kadar yakın olur mu?

Yanan evlerin dumanları arasından zorlukla yürüyerek esirler Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna çıkarıldılar.

Kemal Paşa, Dostça elini uzattı.

Gelenlere bir misafir gibi: “Hoş geldiniz” dedi.

Aradan tam 92 yıl geçti. Bunu niçin bir kes daha anlatmak gereğini duydum. Birileri hala Kemal Paşa’yı tanıyamadığı için…

Kemal Paşa’ya eş değer yöneticilerimizin olmasını canı gönülden isteyenlerdenim. Ama nerede bizde öyle şans?

Yunan okullarında yerel tarih dersi okutuluyormuş. Kültür ataşesine sordum: “İstiklal savaşlarıyla ilgili Yunan ders kitapları ne yazıyor.” Cevap çok ilginç: “Kral ile ordu komutanları anlaşamamış ve orduyu geri çağırmışlar…”

Gelelim bize.

Bize de buna benzer masallar üreten sözüm ona aydın zannettiklerimiz yok mu?

Bu ülkenin her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmıştır. O kanların boşuna akmadığını göstermek zamanıdır. Bunun hesabını çok iyi yapmalıyız. Aksi halde Kuran çarpar gibi yeraltındaki şehitler, yer üstündeki kolu bacağı olmayan gaziler bizi çarpar. Ben bundan korkarım…

Bakınız Lozan Barış Antlaşmasına imza koymayan dost ve mütteffik ABD’nin savunma bakanı Chuck Hogel ne diyor?: “Atatürk 20’inci yüzyılın en değerli lideridir. Bunu çocuklarımıza ders kitaplarında öğretmeliyiz.” Biraz geç ama neylersin bazı insanların kafası biraz geç çalışır.

Ama geç de olsa bir gerçeğin ifadesi olarak Chuck Hogel’i kutluyorum.

Darısı bizimkilerin başına?..