Gök yüzü kül rengi, bulutların gözü yaşlı yine; belli ki başka bir aleme geçilecek, sarının tonlarından grinin tonlarına ve mümkünse beyaza.

Gökyüzü, bütün heybetini yüklemiş yeryüzünün sırtına; karartmış ufkunu, vaktini bekliyor. Martılar; yeni bir dünyaya savrulma hazırlığı yaparcasına kıyı boyunca dalgalanıp duruyor.

Son yapraklar gazel, gönüller hazan oldu. Şimdi beyazın dağına güneş doğacak, soğuğun saltanatı,dünyayı ısıtacak. Vakti gelecek, içine alacak bizi; yıkayacak kirlerimizi, örtecek ayıbımızı ve yeni bir doğuma hazırlayacak dünyamızı.

Yaylalar, mezralar yolcularını uğurlamış, dünya; doğal döngüsünün gri aşamasında, gecelere veriyor ömrünü.

Yaban dünyası son telaşlarını sergiliyor. Kış uykusuna hasret kalanlar, vakit için sabırsızlanıyor; uzun bir süre dünyadan habersiz bir dünya yaşamak, kışın içinden farklı bir dünya çıkartmak için.

Zorlu geçecek diyorlar ya, Allahu Alem. Hep böyle denirdi zaten. Büyüklerimizse; gelsin, hem de adam gibi gelsin, doyalım beyaza ki geleceğimiz bahar olsun, derler.

Doğanın kuralları açık, vakti geliyor gereğini yapıyor. Her mevsim hayata renk katarken, kış ayrıca bereket katıyor. Suyumuzu, ekmeğimizi karın beyazından, dengemizi kışın süresinden alıyoruz.

Çocuklara doyumsuz dünya, kuzineye keyif, geceye saltanat sunan kış; aslında her yere, her şeye bir anlamlar katıyor. Yoksula ne katıyor? diye sorduğunuzu duyar gibiyim; yoksul için sorun değil. O’nun kışı hep vardı; O, tek mevsim yaşıyor zaten, O’nun için bütün renkler gri.

Kış sohbetleri doyumsuzdur; bitmek bilmeyen geceler, nice aşk hikayelerine eşlik eder. Bazen dram kaplar saatleri. komşuluk yazın yapılamadığının tadını çıkartır. Mahalle adete yeni baştan dostluk tazeler. Herkes, herkesin derdiyle dertlenir, lohusaların ninnisi sallar geceleri. Nadasa yatırılmış duyguların üzeri açılır, serilir gönül kapısı açık olanların önüne. Duygu sıcaklığı çoktan soğuğu ısıtmıştır bile...Bu ifadelerin bir hayal dünyasına ait olduğunu düşünüyorsunuz değil mi?

Evet ne yazık ki yirmibirinci yüzyıl Türkiye’si için hayal. Oysa; bir zamanlar Anadolu’nun her köşesinde, doyumsuz kış dünyaları kurulurdu. Ne yazık ki bu güzellikler geride kaldı. Şimdi kışın gecesi de,gündüzü de akıll telefonların duygusuz dünyasına teslim. Aile, dost, mahalle hep orda; telefonun çöplüğünde.Tek mevsim yüklenmiş telefonlara:”tutsaklık”

Ey insanoğlu dengelerini bozduğun dünya, fedakarlıktan vaz geçmiyor, direniyor. Korkarım bu gidişle bir gün gelecek; O gün topyekün gri, topyekün ölüm olacak...