Trafik kazalarının önünü alamıyoruz. Nedenleri muhtelif olsa da kayıtlara göre kazaların büyük bir bölümü şoför hatalarından kaynaklanıyor.

Eskiden yollar, kavşaklar, bariyer eksiklikleri gibi onlarca neden kazaların oluşmasında önlenemez bir noksanlıkken şimdi bu eksiklikler az da olsa telafi edilmiş ise de hala kazaların devam etmesi nice yuvalara kor bir ateş gibi düşüyor.

Benim 50 yıllık ömrümde yakinen tanıdığım dost ve akrabalardan onlarca kişiyi trafik terörüne kurban verdik. Kimi zeminin kaygan oluşu, kimi buzlanma, kimi hatalı sollama kimileri de direksiyon üstündeyken depreşen hastalıklar yüzünden canından oldu.

Yani gün geçmiyor ki memleketin dört bir köşesinden trafik kazası haberi gelmesin.

Devlet değişik tedbirler almış olsa da hala önlenemeyen bir ölümler silsilesi var.

Geçen günlerde Çarşıbaşı'nın Trabzon çıkışında yılların eğitimcisi şimdilerde Çağlayan Adnan Menderes Anadolu Lisesi'nde müdürlük yapan ağabeyimiz Turan Kocaman hanımıyla kırmızı ışık dinlemeyen bir TIR’ın hışmından araçları pert olsa da sağ kurtulabildi.

Hatta TIR'ı süren kişinin ehliyetsiz olduğu bilgisi bize geldiyse de olay tutanaklarını göremediğimiz için tam da bir malumat sahibi değiliz. Ne olursa olsun kırmızı ışıktan hem de belli bir hız limiti aşarak geçmek "Azraili’i görmedik" diyenlere "Aha sana Azrail" resmini göstermek değil de nedir?

Kocaman, eğitim faaliyetleriyle kendini bir değer konumuna taşımış iyi bir insan. Hem kendinin hem de yenge hanımın şans eseri kurtulması "çok şükür" dedirtse de başka kazaların olmayacağı ya da son bulduğu anlamına gelmiyor.

Karayollarında hata yapana amansız bir denetim getirmek gerekiyor. Hele şuursuz hıza en ağır cezanın verilmesi lazım.

Kırmızı ışık ihlali de çok büyük bir hatadır bence.

Çünkü ışığa adeta iman ederek yeşil yanınca geçiyorsun. Bir anda iman derecesinde itimat ettiğin ışık kaale alınmıyor, bir canavar emin olduğun bir anda senin canına kastediyor. Ölümlü kırmızı ışık ihlali bana göre en az 30 yıl hapis gerektirir.

Ölüm yoksa yine en az beş yıl hapis cezası lüzumu vardır.

Nasihatlerden musibetlerin daha geçerli olduğu bir çağda yaşıyoruz. Oysaki bizler kanun hazırlarken yolumuzu musibetten çok nasihate emanet ediyoruz.

Trafiğe çıkmak sorumluluk gerektirir.

Kendini trafikte sorumlu değil de sorunlu seyrettirene acımak olmaz. Bugün Kocaman ve hanımı kurtuldu ama yarın böyle canavarların trafikte fink attığı bir ortamda bir şans daha gelir mi orası şüpheli.

Trafik konusuna artık Türkiye'nin adam gibi eğilme vakti geldi de geçiyor bile.

Palyatif tedbirler, adamını kayırıcı tavırlar bu sorunun çözülmesine ket vuran meselelerdir. Önce can sonra cihan deyip adam akıllı kanunlara ihtiyacımız var.

Duyuluruz umarım...