Hiç kuşkusuz bu coğrafyada en riskli iş  gerçeğin izini sürmek, bedeli en ağır söylem ise gerçeği dile getirmektir

Bu yüzden de gerçekler ortalıkta “tebdili kıyafet”  dolaşırlar. Usta bir makyöz ‘ün elinden çıkmış sahne oyuncuları gibi aynada kendilerini dahi tanıyamazlar.

Çünkü korku dağları beklemektedir!..

Hem de, yasa dışı hiçbir oluşuma karışmadan, suç sayılabilecek bir şeyleri akıllarının ucundan bile geçirmeden.

Evet, insanlar korkuyorlar.

Bu korku; suçlunun, çalanın, öldürenin, kötülük edenin, tacizcinin, şu ya da bu şekilde bir olumsuzluğa karışıp vicdan azabı çekenin korkusu değil.

Karanlıktan, yükseklikten, hastalıktan, yoksulluktan, işsizlikten, kandırılmaktan korkmak gibi bir korku da değil.

Bir başka tür korkudur bu.

Suçsuzların korkusu!..

Suçsuzlar korkuyor dört bir yanımızda suçlu bilinmekten ve bu yüzden başının derde girmesinden.

Telefonda iki çift söz etmekten; yolda-izde, işte, dolmuşta şuradan buradan laflamaktan. Bir yabancı ile sohbete girişmekten; yazmaktan, tartışmaktan… kütüphanesinde ki kitaptan, izleniyor olmaktan.

Sözün kısası; işlemedikleri suçları işler bilinmekten. Ve de bu yüzden başı belaya girmekten. Daha da ötesi; suçsuzların korkusundan, korkudan söz etmekten, korkunun varlığını dile getirmekten korkuyorlar.

Üstelik görevleri; özgür bir ülkede ve ortamda insanın korkusu ve utancını dillendirip, çözüm yollarını bulmak olan vatan kurtaran aslanlar da sus pus… sanki vatandaşın korktuğu vatanı kurtarmanın bir anlamı varmış gibi?

Sonuçta, korkuya dair kelam etme korkusu susmanın utancını bile bastırıyor…

Öykü bu ya;

Dağlarının eşkıya kaynadığı, baskın, talan ve kıyım nedeniyle halkın canından bezdiği Bolu’ya, huzuru ve nizamı sağlamak adına bir Zabit nezaretinde sınırlı sayıda asker sevk etmiş devlet.

Gelenleri karşılayan yöre eşrafından yaşlı bir dede moralsiz bir seslenişle;

-“Ey oğul, yanında getirdiğin üç buçuk askerle mi koruyacaksın bu koca dağları?” demiş.

Zabit, kendinden emin olan insanların dinginliğiyle yanıtlamış.

-“Ben beklemeyeceğim o dağları dede… Ama öyle bir korku salacağım ki, dağları o korku bekleyecek.”

Korku Dağları Bekliyor sözünün, o günlerden günümüze halkımızın hafızasında gelecek kuşaklara aktarıldığı söylenir hep.

Suçsuzların korkusu, çepeçevre yayılsa da dört bir yana.

Bizim tarihten öğrendiğimiz bir gerçeklik var ki;

-Sonunda dağlar, korkuya yeniliyor…

Korkusuz umut, umutsuz korku yoktur. Umut yoğun bir hafta dileklerimle.