Bizim medeniyetimiz kurallar medeniyetidir. Toplumsal yaşantımızdan tutunda, askeri ve bürokratik yapımıza kadar hayatımızı düzenleyen birçok tutum ve davranışımız toplumsal kurallarımızı oluşturmuştur. Yazılı olmayan bu kurallara Türk kültüründe en genel anlamıyla “töre” denilmiştir. Bu kuralların yanında; toplumsal ihtiyaçlarımızın belirlediği, kanunlar ile bu kurallar yazılı hale getirilip daha da ileriye taşınarak kalıcı hale getirilmiştir. Toplumu meydana getiren, yazılı ya da yazısız kuralların uygulanması öncelikle insanımızın mutluluğunu hedef alır. Zamanına göre bunların eksikliği ya da yetersizliği tartışılabilir ancak, kavgasız-gürültüsüz bir hayat yaşamak istiyorsak; eksiklikleri ya da yetersizlikleri kavga sebebi saymadan, bunları günün ihtiyaçlarına göre tamamlayıp, yaşam standartlarımızı her daim yükseltebilmeliyiz.

Bugün hepimizin hatıralarında yaşattığımız toplumsal hafızamız, bize eskiden toplum hayatını düzenleyen güzel uygulamaların hasretinde olduğumuzu hatırlatıyor. Bayramlar, bayramlaşmalar, küçüklerin büyüklere, öğrencilerin öğretmenlerine, evlatların anne-babalarına ve toplumun din adamlarına duyduğu saygı ve sevgi sanki yazılı kural halinde uygulanarak toplumsal yapı güçlü bir konumda devam ettirilmekteydi. Ancak teknolojik gelişmelere paralel olarak, insanımızın kendi mutluluğunu şekillendiren tutum ve davranışları terk ederek, teknoloji kültürünün etkisine girdiğini göstermektedir. Bilindiği gibi; teknoloji insanoğlunun yaşantısını son derece kolaylaştırmış gibi görülüyorsa da, sonuçları bakımından da birçok sosyal problemin yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Kendi kültürü ile gelen teknolojinin kültürel etkilerinin zararlarını engellemek için yeterli tedbirleri alamayan toplumlar büyük tehdit altına girdiklerini çok geç anlamışlardır. “Teknoloji bağımlılığı” denilen bu tehdit, çocuklarımızın elinde cep telefonu, masalarında bilgisayar, okullarında tablet, sokaklarda ise internet kafe olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknoloji üreten dünya ölçekli büyük firmalar ise her gün daha yenisini piyasaya sürdükleri ürünler ile gençliğin aklını çelerek kontrolsüz ve şuursuz bir toplum yapısının oluşturulmasına katkı sağlamaktadır.

Bu durumda alınacak tedbirler elbette ki yasaklamacı uygulamalarla sonuç elde edemez. Her toplum kendi sosyal yapı ve dokusuna göre karşı hamlede bulunarak, kendi gençliği ile kültürel değerlerini barıştırmalıdır. Özellikle ve öncelikle bizim toplumumuzu şekillendiren milli ve manevi değerlerimiz; zehirlenen bir hastaya verilen panzehir gibi, yudum yudum gençlerimize içirilerek hastalık tedavi edilmelidir. Hayatın her alanında yapılacak programlamalar bu amaca yönelik olmalıdır. Okullarımız ve eğitim programlarımız yeniden ve acil olarak bu hastalığı tedavi edecek biçimde yeniden yapılandırılmalıdır. Siyasi çekişmeler ortamından yararlanarak, gerek televizyon programları ile ve gerekse internet ortamlarının geniş tabanlarıyla hızla yayılan bu virüsün korona virüsünden çok daha ölümcül olduğunu acilen ilan etmeliyiz. Nasıl ki, bu virüsün yayılması için bir dizi tedbirler alınıp uygulanıyor, teknoloji kültürü virüsüne karşı da etkin tedbirler alarak, çok geç olmadan ve de kalmadan hayatın her alanında uygulamalıyız.

Unutmamalıyız ki, kurallar insanlar içindir.