O lafları ben söyleseydim, topa tutuluyor ve bugün sosyal medyada yerden yere vuruluyordum.Cumhurbaşkanı telaffuz etseydi, Türkiye karışmış,CHP’liler sokaklara dökülmüştü. Başbakan böyle bir ifade kullansaydı, dört bir taraftan “Laiklik elden gidiyor, bunlar şeriatı getirmek istiyor” sloganları yükseliyordu.

Ama Kılıçdaroğlu söyledi…

Başkaları için “büyük suç” ve “kabahat” olan, O’na “hak”oldu. Geçtik bağırıp çağırılmasından, kimse de sesini çıkartmadı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir televizyon programında anayasa değişikliği teklifi,Başkanlık ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için bakın ne dedi:

“Bu, inanç açısından doğru değil, demokratik açıdan da doğru değil. İslamiyet’te istişare vardır. Burada öyle bir şey yok. Her şeye tek başına karar verecek.”

Program sunucusu araya girecek oldu:

-Ama Bakanlar Kurulu olacak.

Kılıçdaroğlu, lafı ağzına tıkadı:

-Tek başına karar verecek.

Ben olsam, farklı davranır, Kılıçdaroğlu’nun sözleri üzerine sorardım:

-İslam’ı referans yaptığınıza göre, siz anayasa değişikliği yapılırken, Şer’i hukukun esas alınarak, adımların ona göre mi atılmasını istiyorsunuz?

Ne derdi acaba? Halen de merak ediyorum!

***

Hani, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” derler ya… Kılıçdaroğlu’nun yaptığı da aynen öyle bir şey!

Daha birkaç gün önce “Laiklik yeni anayasada yer almamalı” diyen TBMM Başkanı İsmailKahraman’ı yerden yere vurmuştu. Meclis’te kürsüye çıkıp, söylemediği lafı bırakmamıştı…

“Toplumsal barışımıza kast edenlerin laiklik ilkesini yok saymasına şaşırmamalıyız” demişti.

Sonra, “Laiklik, her şeyden önce toplumsal barış ilkesidir” sözlerini sarf etmişti.

Daha da ileri gidip, aynen şu ifadeyi kullanmıştı:

-Dini kirli hesaplarınıza alet etmeyin.

Buna karşılık, kendisi çok daha ileri gidip, yapılan değişikliklerin İslami açıdan doğru olmadığını söyledi.

Şimdi yeri gelmişken sormazsak olmaz. Kendi söylediklerinden yola çıkarak, Kemal Bey’in şu iki soruya cevap vermesi gerekiyor:

1) Siz de toplumsal barışa kast etmek mi istiyorsunuz?

2) Yoksa dini kirli hesaplarınıza mı alet ediyorsunuz?

Biliyorum cevap gelmeyecek. Kılıçdaroğlu’nun âdeti değil zaten. Kendisi sormayı çok sever, ancak sorulan hiçbir soruya cevap vermez. Umutsuz bir çaba olsa bile, ben yine de tarihe not düşüp, sormuş olayım. İleride tekrardan “laiklik” nutukları atarsa, belki birileri alıp önüne koyarlar.

***

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri, Kenan Evren dönemini hatırlattı…

O da sürekli olarak “laiklik” vurgusu yapar, ancak işine geldiğinde başımıza din âlimi kesilirdi. Meydan meydan dolaşıp, kulaktan dolma dini bilgilerde değerlendirmelerde bulunarak, fetvalar verirdi.

Üzerinde taşıdığı “Devlet Başkanı”, “Cumhurbaşkanı”“Genelkurmay Başkanı” ve “Milli Güvenlik Konseyi Başkanı” gibi sıfatlarla, “netekim öyle” diyerek, kendi söylediklerini kendisi onaylamayı da ihmal etmezdi.

Şimdi başımıza bir de Kemal Kılıçdaroğlu çıktı!

Kendisine kim akıl veriyor, bunları kimden duyuyor, bilemiyorum ama mutlaka ve mutlaka danışmanını değiştirmesi gerekiyor.

Baksanıza, “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İslamiyet’e uygun olmadığı” iddiasında bile bulunabiliyor.

Acaba, Hz. Muhammed döneminde parlamenter sistem mi vardı? İslam Peygamberi, aldığı kararları parlamentodan mı geçiriyordu?

Tabii ki değil. O dönemde Başkanlık Sistemi uygulanıyordu!

Yetmez, devam edelim isterseniz. Sadece Hz. Muhammed döneminde değil, dört halife döneminde de uygulanan sistem başkanlıktı!

Ayrıca, bunları bilmek için bir siyasi partinin genel başkanı olmaya da gerek yok. Ortaokul seviyesindeki öğrencilerin bile rahatça cevap verebileceği bilgiler bunlar. Kemal Bey, buna rağmen “başkanlığın İslam’a uygun olmadığını” söyleyebiliyor.

Kendisine iyilik yapıp, yazayım bari. Kemal Bey, Türk tarihinin altın yıllarında da hep başkanlık sistemi uygulanmıştı. CHP’nin kurucu Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönüdönemlerinde de başkanlık vardı. Yazayım da belki bir gün lazım olur.