“Marka Gençlik” yaratmak istiyoruz. Bütün amacımız bu. Vatanını, milletini, bayrağını seven, Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, çağdaş, hünerli elleriyle, tattı dilleriyle, geriye bakarak önünü gören, paylaşımcı, cumhuriyetin nimetlerini korumasını bilen, bir gençlik…

İşte “Marka Gençlik” bu.

Peki böyle bir gençlik için “Marka İnsan” modeli gerekmiyor mu? Atatürk ve yakın silah arkadaşlarının dışında kaç kişiyi “Marka Lider” olarak gençliği lanse edebiliriz.

Devletin tepesindeki kavga çok tehlikeli bir şekilde tabana kadar inmedi mi? Öyle ki; millet, canım diyene “Canın çıksın” diyecek duruma geldi. Millet burnundan soluyor.. . Sen ne kadar iyi niyetli olursan ol, seni iyi niyetli olarak yaşamaya bırakmıyorlar ki;

Televizyon programlarımda, köşe yazılarımda çoğu kez ortak duyguları paylaşmak isterim. Kenarden al sana bir çatlak ses. “İyi ama… İçinden bir havale çakersin. Turgut Özakman’ın son şahaserinden bir iki dipnot aktarmak istersin.

Yan masadan bir kırık plak sesi daha…

Derken telefonun çalar: Alonun arkasından tiz bir ses: Akşamki programınız iyi değildi. Al sana bir kaya daha… Masadaki tüm arkadaşların bu sese odaklanır. Niçin beğenmediniz diye sorarsınız. Karşı taraftan, kara, kapkara, bir felsefe… “Fena değildiniz, ama, bizim görüşümüze ters düşen sözler söylediniz.

Biraz alttan alırsınız. Yani size göre ben yanlış bir şey mi söyledim. Yok doğru söylediniz ama… sözünü hemen kesiyorum. Elinizde kumanda aleti yok muy du? Başka bir kanala geçemez miydiniz?

Peki ben böyle insanlara nasıl olumlu mesajlar vereyim. Olumlu mesajlar vermeye bırakmıyorlar ki…

Yetmiş yedi yıllık yaşamımda, elli yıllık meslek hayatımda sinirlendiğimi gören olmamıştır. Kızsam da kimse farkına varmaz. Ama insanı kızmaya bile bırakmıyorlar ki;

Masamızda her zaman saygı duyduğum bir ağabeyi devreye giriyor: “Murat Hoca, sen edebiyatçısın. Böyle edepsizlerle niye tartışıyorsun?

İnsana edepli olmalarını sen öğreteceksin. Ne işin var böyle kendini bilmezlerle… Sen güzel duyguları okuyucularınla paylaş… Ne işin var elin uğursuzu, kara gönüllüsü, kefen soyucusuyla… Biraz rahatladım. Oh! be dünya varmış. Ama bırakmıyorlar “Marka Gençlik” böyle yaratılmaz ki…

“Marka Millet” olduk ama geleceğimizin garanti belgeleri olan Akgünlerin kırmızı gülleri olarak gördüğümüz gençleri “Marka Gençlik” yapamadık.

Bırakmıyorlar ki…