Türkiye’mizde son zamanlarda halkın cebinin derinliği ile oynayan karanlık bazı eller türedi.

Meyvenin, sebzenin fiyatları bir tarafa, beride eczacı arkadaşlarla konuşuyorsun ilaçlar hakkında bazı spekülatif sözler dolaşıyor.

“Bazı ilaçlar piyasaya sürülmüyor” diye.

Sorduk, araştırdık sebebini.

Yetkili arkadaşların ifadesi şu, “Döviz, meselâ Dolar şu anda 5.20 TL fakat devlet ilaç firmalarına sabit kur üzerinden galiba 2.86 dan para ödüyor” eğer denildiği gibi ise bunca farkın göz ardı edilmesi elbette mümkün değil.

Nerede ise %100 tolerans.

İlaç sıkıntısı had safhaya gelmeden acilen bu konuya bir ilaç(!)

Nasıl mı?

Onu da devleti, hükümeti yönetenler düşünsün.  

Peki gelelim şimdi, “pazar-market” meselesine. Marketlerde pahalı pazarda daha ucuz(!)

Daha doğrusu lâfta ucuz.

İnsan istiyor ki pazarcılar çilekeş, oradan oraya taşın bin türlü zulüm çekiyorlar onları ihya edesin.

Fakat gel gör ki ucuz gibi gözükse de eve gidip poşetleri boşaltınca marketten daha pahalıya geldiğini fark ediyorsun.

Keselere el çabukluğu ile bozuk, çürük, kalitesiz malları nasıl edip becerirler hemen zulalarlar.

Evde poşeti boşaltınca küfürün bini beş para.

E ne anladım ben onların etiketinin ucuzluğundan. Markette istediğin gibi seç al.Pazarcı sana elini dahi sürdürmez.

Ya posta atar veya sen iki tane seçene kadar o poşete üç tane bozuk meyve, sebzeyi kasar.

Gel de şimdi marketçiye kız.

Ha, pazarcılık demişken mahalle pazarlarında satılan balıklardan da bahsetmeden geçmeyelim.

Mezgit…

Mezgit…

Bunların dini, kitabı, imanı var mı acaba?

Mezgiti Ordu Samsun açıklarında trolle kazıyıp dipten alıyorlar hayvanın nesli bitti bitiyor.

Her yıl aynı katliam.

Kilosu 5 TL diyor.

Zıkkım olsun size bu para.

Tutana da satana da.

E peki ya alanlar?

Yahu almayın.

Leş, balığa benzer tarafı yok parmak kadar.

Zaten ayıklanmaz ayıklansa da gerisi yenmez.

Fakat gel de anlat.

Ha bizim Tarım İl Müdürlüğü, Sahil Muhafaza ve de galiba Su Ürünleri de maşallah salla başı al maaşı.

Onların da pazarlarla ne işi var?

Hadi yok, anladık.

Be birader yani, şu denizde tutulup liman ve balıkhane müzayedelerde ve balık tevzi edilen yerler malum. Kıçınızı bir kaldırıp oraya bir gitseniz de dağıtımı merkezde engelleseniz?

Yok.

Adamlar hırlayacak, kızacak, saldıracak.

E peki sen devletsin, devletten maaş alıyorsun.

Bu balıkçıların soyguncudan farkı ne?

Birileri topraklarına musallat bunlar da denizlerine musallat.

Ne bileyim valla.

Tutun bunlarda üç beş motor bağlayın iskeleye.

Hah işte ben o zaman devlete devlet derim.

Gelelim pazarlarda kendi ektiği istihsal ettiği sebze meyveyi pazarlayan genelde hanım üreticilere.

Onları da insan istiyor ki teşvik edesin.

Ekti-biçti-üretti beş on kuruş kazansın.

Fakat ne gezer onları da bir hırs basmış ki.

Al sana mevsimlik, mesela Elma.

Markette 350 Kuruş bu hanımlara sor 5 TL(!)

E hanım bak sana marketin kirası, elektriği, KDV si, işçisi var o 3.5 TL sen bahçeden topla getir 5 TL e yapmayın yani.

Ne bileyim, sanki tutar yerimiz kalmadı.

“Medet ya Hak”.