Son günlerde aslında denizcilerin çok iyi bildiği, ancak toplumun pek yakından duymadığı “Navtex” kelimesini hiç olmadığı kadar duymaya başladık. Kısa ve yalın olarak Navtex; koordinatları uluslararası hukuka veya kendi egemenlik haklarına göre belirlenmiş bir deniz sahasında herhangi bir devlet tarafından yapılacak olan çalışmaların, “seyri sefer” halindeki gemilere, önceden bildirilmesidir. Pasif tarafsızlık yerine aktif politikalar ile dış politik yapısını şekillendirmeye başlayan Türkiye’nin sınırlarının tehdit hissettiği dört bir yanında, kendine güvenen, ne istediğini bilen, saldırgan olmayan ancak saldırılara karşı da stratejik savunma yapan bir öz güvene ulaştığı gözlemlenmektedir.

***

AB ve ABD’nin üstlendikleri uluslararası görevlerini yeterince yerine getiremiyor olmaları, denizlerde Türkiye’ye, kendi tarihi haklılıkları üzerinden aktif politikalar uygulama fırsatı vermiştir. Esasında küreselde başlayıp, bölgeselde biten gelişmeleri Türkiye bundan sonra aktif tarafsızlık politikaları ile kendi milli çıkarlarını elde edecek şekilde yönlendirecektir. Etrafımızdaki çapsız devletlerle, yıllarca Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak hamle yapma gücünden mahrum bırakmaya çalışan devletlerin tabiri caizse “paçasından” bugün Türkiye çok iyi yakalamıştır.

***

Küresel ağırlık merkezinin, Avrasya’da, Şanghay İşbirliği Örgütü ile Rusya ve Çinin egemenlik alanlarına geçmesi, Türkiye’nin, doymak bilmeyen batı kapitalizminin sömürme isteklerine karşı, yapacağı hamleleri kolaylaştırmaktadır. Çünkü genlerinde, kan ve gözyaşı olan batı ve Amerika, kendilerinin güç merkezi olması gerçeğinden uzaklaştıklarını gördükçe, enerjilerini bir bütün olarak eskiden olduğu gibi Türkiye’nin önünü kesmek için kullanamayacaklardır. Bu açıdan, son Doğu Akdeniz olaylarında, Yunanistan’ın eski alışkanlıklarından kaynaklanan, Batıyı ve Avrupa Birliğini Türkiye’ye karşı işbirliğine çağırması beyhude bir uğraştır ve Türkiye’nin gelişmeleri iyi takip eden stratejileri karşısında bir anlam ifade etmeyecektir.

***

Türkiye, hem kendi kıta sahanlığında hem de uluslararası sularda Navtex ilan ederek, aktif, tarafsız ve zorlayıcı bir diplomasi örneği sergilemektedir. Dış politikada algı, gerçeğin kendisinden çok daha etkilidir. Bu önemli tespit Türkiye’nin diş politik ilişkilerde, gönül-hatır ya da duygusallıklara göre değil, diplomatik gerçeklere göre hareket etmesini mecbur kılmaktadır. Kısa bir süre önce Yunanistan’ın her zamanki şımarıklığından kaynaklanan, Türkiye-Yunanistan donanmalarının karşı karşıya gelmesi sonucunda; Almanya başbakanı Merkel’in devreye girmesi üzerine, Türkiye bir iyi niyet gösterisi olarak Sondaj gemisini bir haftalığına geri çekince, Yunanistan hemen Mısır ile bir anlaşma yaparak, Türkiye’nin önünü Akdeniz’de kesme hamlesi yapmıştır. Bunun üzerine Türkiye haklı olarak sondaj gemisini tekrar aynı bölgeye göndererek çalışmalarına kaldığı yerden devam etmeyi sürdürmüştür. Türkiye’nin bu kararlı tutumu, tarihin bize verdiği gelecek nesillerimiz için önemli bir fırsattır. 1912 Lozan (Uşi) ve 1947 Paris anlaşmaları ile burnumuzun dibindeki adaların Yunanistan’a verilmesinin yanlışlıklarını tartışıp enerjimizi boşa harcamayalım. Nihayet devlet aklı devreye girmiş ve bugün gecikmişte olsa, atılması gereken adımlar ölçülü olarak atılıp tüm hazırlıklarla, “Mavi Vatan” ile “Yeşil Vatan”ın ayni değerde olduğu, kutsal bilindiği ve bir metreküp deniz suyumuzu bile kimsenin balığı için sığınak olarak kabul etmeyeceğimizi bütün dünyaya haykırabiliyoruz.

***

Tarihte; Çeşme, Sinop ve İnebahtı’da donanmalarımızı yakarak bizi denizlerden kovmak isteyenler bilsinler ki artık “Mavi Vatan” Oramiral Sayın Cem Gürdeniz’in üzerinde çalışıp devletimize mal ettiği denizlerdeki stratejik yol haritamızdır. Bundan sonra Kaş’a 2 mil mesafede ama Yunanistan’a 580 mil uzaklıkta bulunan Meis adasını, Ayvalık’a 6 mil mesafede bulunan Midilli adasını, Çeşmeye 5 mil mesafede bulunan Sakız adasını yıllarca işgal edip orada yaşayanlar düşünsün!

***

Yunanistan, güneydoğusunda bulunan Rodos adasını “Ana kara” olarak yutturup kendi geçersiz tezlerini bu uyduruk görüşü etrafında toplamaya ve savunmaya çalışıyorsa da, artık “cin şişeden” çıkmıştır. Türkiye ve bütün dünya bilmektedir ki; Yunanistan’ın, Doğu Akdeniz’de hiçbir hakkı ve hukuku bulunmamaktadır. Batının şımarık çocuğu Yunanistan yıllarca sürüncemede bıraktığı; karasuları, kıta sahanlığı, hava sahası, adaların silahsızlandırılması meselelerini Türkiye ile karşılık görmeyen ısrarlı kışkırtmalarına rağmen kuzu kuzu görüşüp bölüşecektir.

***

Gelişmeleri politik tercihlerimiz ve sempatilerimiz dışında, tarihi ve coğrafi haklılıklarımıza göre, yaşanmışlıklar üzerinden değil, yarınlarımız açısından düşünüp değerlendirmeliyiz. Dün bazı büyük devletlerin hasmane tutumlarına karşı “devlet notası ile müzik notasını” karıştırmayalım çekingenliğinde olan Türkiye, bugün, aynı devletlerin yıllarca cirit attığı sularda, “Mavi Vatan” tanımı yaparak istediği an ve istediği gibi Navtex ilan edebilmektedir. Bu sürpriz olarak görülse de, aynı zamanda tarihi bir gerçektir.

***

Gün bugündür.