Yaklaşan her seçim sürecinde, yüzlerine itinayla kondurdukları sahte gülücükleri ve alımlı dudak büzüşleriyle fotoğraf karelerine,(hangi kirli pazarlığın sonucunda)  yeniden arz-ı endam ettiklerini çözemediğim! Rant pazarlayıcılarını gördükçe yüreğim daralıp, mideme kramp giriyor…

Peki hizmette sınır tanımayan bu pazarlama elemanlarının ısrarla hizmet vermek arzusunun depreştiği bu rant ve rantiye sevdasını vazgeçilmez kılan nedir? ve bu hizmet alanlarının sunum kolaylaştırıcıları kimlerdir?

Bilinen en yalın tanımıyla Rant; bir malın, mülkün ya da paranın, belirli bir süre sonunda hiçbir emek harcamadan getirdiği gelirdir.

Yani kirada eviniz-işyeriniz, tarlanız veya bankada paranız varsa siz hiç çalışmadan bunların geliriyle yaşamınızı paşalar gibi sürdürürsünüz. Bunun için üretimde bulunup risk almaya,  yaşadığınız topluma katkıda bulunmaya gerek yoktur… ve bu durumda siz bir “rantiye” yani rant ile geçinen birisinizdir, hem de çokça sınız.

Günümüz Türkiye’sinde rant elde etmenin artık envaitürlüsü üretildi.

Çalışmadan gelir elde etme anlayışı toplumumuzda yerleşip kök saldıkça “rantiye özlemcileri” her yöntemi meşru saymakta bir beis görmez oldular! Meşru sayılıp başvurulan her türlü yöntem! ise onarılamaz denli kamu zararları pahasına… haksız kazançlara yol açıp, birlikte yaşamanın en temel kurallarından olan Adalet duygusunun ertelenmesine ve devlete olan güvenin de yara almasına neden olmaktadır.

Örneğin; Atadan kalma ya da kıyıda-köşede zamanında ucuza kapattığınız bir arsanız veya bir binanız mı var? ve siz Belediyenin mevcut İmar Yasaları çerçevesinde şu andaki getirisinden hoşnut değil misiniz? Bu durumda bağlı bulunduğunuz Belediye Başkanı yakınınız ise onu, değilse güçlü bir siyasi yakınınızı hemen devreye sokun!..

Taşınmazınızın imar durumunu Belediye Meclisinde etkisi ve yetkisini kullanarak anında değiştirsin. Öncesinde üç kata izin verilmişken, 13 kata özenle izin çıkartsınlar. Tabii ki bu arada bal tutanların parmaklarını yalamaları da ihmal edilmemelidir!..

Kuşkusuz Rant’ın bu sektörel bölümünün en çok kazananları! Yükleniciler ve onların kolaylaştırıcı’ları dır. Bunların rant baskısıyla İnşaat Sektörünün Anayasası olarak tanımlanan “Planlı Alanlar Tip Yönetmeliği” 3 Temmuz 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi yani bir biçimiyle rant’ı kısmen engelleyici nitelikteki 1985 tarihli eski yönetmelik engeli ortadan kaldırıldı.

Hazırlanan İmar Yönetmelik Taslağını; son günlerde başındaki “T” harfi tartışılan odalardan biri olan TMMOB-Mimarlar Odası;

“ -Planlama kültürünü yok sayan,

-İmar plan tadilatlarını kalıcılaştırarak yok sayan,

-Kamusal alanları daraltan,

-Trafiğin içinden çıkılamaz hale geldiği kentlerimizde ‘araç odaklı’ ulaşım altyapısını özendiren…

-Yapılaşmayı arttırıcı, teknik ve sosyal altyapıların standartını  düşürücü nitelikte düzenlendiği” yönünde eleştirmiş ve Mimarlık ve Kent Odaklı olmayan bu taslağın  geri çekilmesini istemişse de, bu talepler yok hükmünde sayılıp… özellikle yapılaşmayı arttıran, böylelikle emlak sahiplerinin rantını arttıran bu yönetmelik geri çekilmeyip yürürlüğe sokulmuştur.

Uzman görüşünün yoksandığı bu yeni Yönetmeliğin en can yakıcı etkilerinden birisi de “Yeşile Saldırması”  Yönetmeliğe göre rant, özellikle yeşil yoksulu kentlerimizde apartmanların bahçelerinde kalan yeşil alan kırıntılarının da yok edilmesi pahasına yaratılmakta.

Eskiden sadece binaların altına yapılan otoparklar yeni yönetmelikle artık bahçelere yapılabiliyor… Böylelikle müteahhitler,  bina altına yapılan maliyeti yüksek otopark külfetinden kurtulup artık rahatlıkla bahçeleri park yerine dönüştürüp, dilerlerse kaldırımları da değerlendirebiliyorlar!

Üstleniciler kazanırken ne yazık ki kentlerimiz ve yeşile hasret yurttaşlarımız kaybedecek, yeşil alanlar hepten yok edilecek.

Yani özetle, birilerinin doymak bilmez rant hırsı sürdükçe ve onların bu haksız talepleri engellenmedikçe insanca yaşama talebi bir başka bahara ertelenmiş olacak.

Güzelim sahili, kıyıları, koyları ve falezleriyle Mavinin doğal kıyı bandını acımasızca katledip, denizin çocuklarının denizle olan bağını kopartanlar… şimdi de “Yeşil Yol” deyip Yaylalarımıza, Mezerelerimize, köylerimize yönelip, gözlerini yeşilin her rengine dikiyorlar.

Ama bilmedikleri bir şey var ki;  bu topraklarda Tütünün de, Çay’ında, Fındığın da vakti zamanı geldiğinde hep YEŞERİR DALLARI!

Engellemeye niyetlenen beri gelsin!..