Türkiye’de öncelikle düzeltilmesi gereken ilk eğitim öğretim sistemidir. Yıllarca insanlarımız gerek eğitimli gerekse eğitimsiz hep bir yorum yaptığı, olumlu olumsuz kurguların kurduğu bir konu oldu. Oldu da ne oldu?

Eğitim sistemimiz özellikle son yıllarda içinden aşılmayacak gibi görünen sorunlarla boğuşmaktadır. Sorunların çözümü bilimsel olarak gayet ortada görülmektedir. Günümüzde artık her sorun tespit edilebilmektedir. Başta bu sorunları çözüme kavuşturmak isteği olmalıdır.

Eğitimizin genel bir politikası olmalı, Türk Milleti’nin değerlerine sahip bireyler yetiştirmeyi içerisinde hissettiren kişilere bağlı olmayan devletin değişmez bir politikası. Tabiki bu politikayı işleme koyacak tebeşir tozu yutmuş yani yıllarca öğretmenlik yapmış birini Milli Eğitim bakanı olarak görevlendirmek gerekiyor. Bizim inancımız öğretmenler odasının havasını yaşamış birini bakan olarak atayınca şuan saydığımız sorunların en az yüzde 50 sini hiçbir şey yapılmadan kendiliğinden çözülecektir.

Cumhuriyet tarihinde 66 hükümet kuruldu, bunlarda 63 değişik milli eğitim bakanı atandı. Ne acıdır ki topu topu 3.5 tanesi öğretmen kökenli olabildi. Kim bunlar Hasan Ali YÜCEL, Mustafa ÜSTÜNDAĞ ve Avni AKYOL öğretmen olup Hüseyin ÇELİK’te akademisyen olarak görev yaptı. Ne hikmetse hukukçu ve maliyeci fazlalığı göze batmaktadır. Biz buradan kaybetmeye başladığımızı henüz anlayamadık. Belki yeni kurulacak 67. Hükümette işler değişir, MEB’e öğretmen bir bakan atanır.

Bakanlık tüm yönetim kadrolarına okul müdür yardımcılıklarına kadar kariyer ve liyakat esasına göre atamalar yapmalıdır. Özellikle son yıllarda kirli kapılar arkasında odalarda parklarda yaylalarda milimetrik sözde mülakat sınav puanlarıyla koltukta bizim olan olsun mantığıyla eğitimciye hiç yakışmayan tamamen eğitimin değil de atayan faktörlere hizmet edecek yönetici atamalar yapılmaktadır.

Eğitimimiz net bir programı oluşturup, sıkı bir şekilde uygulamalıdır. Öyle anlık değişmeler yerine planlı bir şekilde bütün paydaşların katkısıyla uygulanan programın eksik yanları düzeltilerek eğitime devam edilmelidir. Uygulanan eğitim sisteminin sonuçlarını görebilmek için 9-12 yıl uygulanması gerekirken küçük dokunuşlar fayda sağlayacaktır. Bizde ki gibi son 15 yılda 6sı köklü olmak üzere 13 değişiklik yapılmamalıdır.

Ülkemizde son yıllarda çeşitli nedenlerle köylerde hızlı bir şekilde öğrenci sayısı düşerken il, ilçe merkezlerinde öğrenci sayısı artmaktadır. Acilen nüfus durumuna bakılarak okullaşma hamlesi yapılmalıdır. 40 öğrenciden oluşan sınıf mevcutlarını en fazla 21 öğrenci olacak şekilde planlanmalıdır.

Yeni teknolojileri üst seviyede kullanabilen dünya görüşü yüksek yetişmiş 400bin genç öğretmenlerin çoğunu MEB’e atamalıyız. Öğretmenlerimizin muasır medeniyet seviyesinde gençleri yetiştirebileceklerine inanmalıyız. Eğitimin mutfağında bir ahçı olduklarını unutmayıp abuk subuk kısır döngülerden uzak tutarak başarı beklemeliyiz.

Öğrencilerimiz kendi hak ve hukuklarını bilmeli, başta devletin onlardan beklentilerini devlet bizzat kendi elemanlarıyla izah edip inandırmalıdır. Hiç bir aracıyı grubu tarikatı eğitimde kullanmamalıyız. Sonuçta gençlerimiz yeterki inansın “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” sözüyle başaramayacakları ulaşamayacakları bir yer yoktur.

Bir kişi çıkar bazen bir milleti bir devleti kurtarır. O kişileri yetiştirecek olan devletlerin eğitim sistemleridir. Eğitim sistemimiz sağlıklı işlemesini ancak ve ancak öğretmen kökenli bir bakanla sağlayabiliriz. Bu devlet bizim bu millet bizim yeterki sorunlarımızı çözmek isteyelim.