Meclis'in bakiye 36'sı siyasetin genetiğini böylesine köklü nasıl bilebiliyor? Bu ferasetli tavır, derinlerden su çeken bir maziden neşet etmişlikten geliyor galiba. Bu 36'nın, Devlet mayasını Hun İmparatorluğu'nun eğilmez başından ve Orhun Abideleri'nin dikili taşından aldığını biliyoruz. Meclis'in bu 36'sındaki derinlik, yukarıdaki silsileden sonra kendisini Karahanlı devletiyle İslam'la buluşturduğu; Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti ile milli siyasetin merkezinde konumlandırdığı yine herkesin malumudur.

Devlet sıkıştığında bu 36, hemen sahne almış, günlük siyasi kinlerden ve kirlerden arınarak milletin arzusuna dönük bir seyr-i süluk takip etmiştir.

Bu siyasi organizasyonun "Önce milletim ve devletim, sonra ben" diyerek benzeri olmayan fedakarlıklar ortaya koyduğu siyasi izlekte görülegelmiştir.

Kimdir bu 36'lar? Sırasıyla sayalım: DEVLET BAHÇELİ (OSMANİYE), ERKAN AKÇAY (MANİSA), MEVLÜT KARAKAYA (ADANA), MUHARREM VARLI (ADANA),

SEYFETTİN YILMAZ (ADANA), MEHMET PARSAK (AFYONKARAHİSAR), ZÜHAL TOPCU (ANKARA-1) ERKAN HABERAL (ANKARA-1) ŞEFKAT ÇETİN (ANKARA-2) MUSTAFA MİT (ANKARA-2), MEHMET GÜNAL (ANTALYA), AHMET SELİM YURDAKUL (ANNTALYA), DENİZ DEPBOYLU (AYDIN), İSMET BÜYÜKATAMAN (BURSA), KADİR KOÇDEMİR (BURSA) EMİN HALUK AYHAN (DENİZLİ), KAMİL AYDIN (ERZURUM), MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (HATAY), EDİP SEMİH YALÇIN (İSTANBUL-1), İZZET ULVİ YÖNTER (İSTANBUL-1), ATİLA KAYA (İSTANBUL-3) EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İSTANBUL-2), CELAL ADAN (İSTANBUL), İSMAİL FARUK AKSU (İSTANBUL-3), ARZU ERDEM (İSTANBUL-3), OKTAY VURAL (İZMİR-1) AHMET KENAN TANRIKULU (İZMİR-2), FAHRETTİN OĞUZ TOR (KAHRAMANMARAŞ), SAFFET SANCAKLI (KOCAELİ), MUSTAFA KALAYCI (KONYA), OKTAY ÖZTÜRK (MERSİN), BAKİ ŞİMŞEK (MERSİN), MEHMET ERDOĞAN (MUĞLA), RUHİ ERSOY (OSMANİYE), ZİHNİ AÇBA (SAKARYA), ERHAN USTA (SAMSUN).

Bu gruptan ayrılıp "iyi olacak" diyerek savrulanlar, geride tek bir kişinin kalacağını umarak biraz liberal sağa hafif de ulusal sola direksiyon kırmış lakin umdukları erimlere

varamamışlardır.

Kabul, Bahçeli direkt iktidarı gözüne kestiren bir lider değildir. Fakat iyi niyetli olsalar da rayından çıkmış, zaafa düşmüş iktidarları dokunuşlarla doğru yola revan etmiş bir liderdir.

O ihtiyaç hasıl olduğunda Dede Korkut gibi meselelere isim koymayı bilen aksakallardandır. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra niyetlerini gerçekleştiremeyen şer odakları, bu kez ekonomik darbeye yeltendikleri anda tekrar devreye girdi ve "seçim" dedi. Çünkü bu kritik ortamda sevk ve idarenin tek elde toplanmasının kaçınılmaz olduğunu iyi idrak etmiş bir kimliğe sahiptir.

Belki, "Meclis'te sayıları 36'dır" diye küçümsyerek onlara dudaklar bükülebilir. Oysaki onlar için kemiyet değil keyfiyet önemlidir. Çin sarayını basan Kürşat da 40 yiğitle büyük iş başarmıştı. Şimdi de aynı gelenekten gelen kişiler, devlet her sıkıştığında tıkanan damarlar açarak bu manevi ortak paydanın yaşaması için üstüne düşen görevi yapma kaabiliyetini sergiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sistemiyle devlet çift başlılıktan kurtulacak, çok hızlı kararlar alma imkanına

kavuşacaktır. Tam da "seçim" kararı alan Devlet bunun için elini çabuk tutmuştur.

Terörle sarmala alınan, darbeyle parçalanmak istenen, ekonomik saldırıyla teslim olmaya zorlanan bir millet ve devlet, Devlet tarafından müdafaa edilmeyecek de ne olacaktı.