Kutsal bir meslek diye dillere pelesenk edilen öğretmenlik mesleği gün geçtikçe irtifa kaybediyor. En başta saygınlığı sonra da diğer değerleri aşınıyor.

Maddi olarak zaten memurlar arasında en düşük ücret öğretmene ödeniyor. Eşi çalışmayan bir öğretmen çoluk çocuğuyla yılda bir kez bile dışarıda yemek yiyecek güçte değil. Bütün bu gerçekler mesleğin pozisyonunu ortaya koyuyor.

Bir kez dahi öğrenci karşısına çıkmamış, dersin çilesini çekmemiş, önüne gelenin suçlamalarıyla karşı karşıya kalan öğretmenler inanın isyan noktasına geldi.

Medya bir milyonu aşmış bir grubun içinden çıkan birkaç çürük elma yüzünden tüm öğretmenleri kırmaktan imtina etmiyor. Sanki medyada yer alan bireyler sütliman insanlar…

Öğretmen Ali`ye sorar:

-Söyle bakalım Ali, sütün bozulmaması için ne yapmalıyız?

-Sütü sağmayıp ineğin memesinde bırakmalıyız öğretmenim.

Evet bazen her haberi vermemek gerekir.

Yani sütü memede bırakmak da bir çözüm olabilir.

Öğretmenler enteresan diyaloglarla karşılaşır öğrencileriyle yaptıkları sohbetlerde.

Öğretmen derste sordu:

- Niçin her gün Allah'tan günlük rızkımızı isteriz? Neden yiyeceğimiz ekmekleri haftalık istemeyiz?

Küçük kızın biri hemen atılır:

-Taze olsun diye öğretmenim.

Biz de taze bir öğretmen yazısı yazarak problemlere parmak basalım istedik.

Öğretmenin titri, kariyeri ne olursa olsun öğretmen öğretmendir. Öğrenci de yaşına bakılmaksızın talebeyse talebedir. Talep ettiği kadardır onun istikbali.

Profesör sınava giren öğrenciye sordu: -Kristof Kolomb’un en büyük başarısı nedir? –Amerika’ya vize almadan girebilmiş olmasıdır.

İşte pratik zekânın işlevselliği bu olsa gerek.

Kutsal bir meslek ama aynı zamanda salon futbolu(futsal) gibi iki dudak arasında gidip gelen meşin yuvarlak gibi savrulan bir meslek.

Evet, öğretmenler bazen ciddi bazen de fıkrayla karışık bir yaşamla işini yapar. İşini yapmayanlar onların haklarını vermede zorlanan koltuklulardır. Şöyle iki bayramda iki ikramiye ile önce moralleri düzeltilse fena mı olur?

Öğretmene sıra geldi mi bir bütçe masalı başlar maliye çevrelerinde. Ben yıllarımı öğretmenlik mesleğine vakfettim. Öğretmeni hakiki manada düşünen ne bir bakan gördüm ne de bir başbakan.

Öğretmen çocuklarıyla evlerde baş edemeyen ebeveynlerin dadıları olmaktan çıkarılmadıkça ve itibar yüklemesiyle yükseltilmedikçe biz daha çok eğitimde kaliteden dem vururuz.