Yetişkinlerin, bir plan ve gayeye göre yetişmekte olan nesillerin gelişimini sağlaması toplumun eğitimini sağlar. Yetişkin neslin iyi eğitim verebilmesi için saygı ve disiplin olması gerekir. Saygı ve disiplinin olmadığı bir yerde sağlıklı eğitim ortamı, huzur, mutluluk, paylaşım ve sürdürülebilir başarıdan söz edilmesi mümkün değildir.

Saygının öğretildiği ve yaşam biçimi haline getirildiği yer öncelikle ailedir. Okullarda öğretilen saygı kavramı çoğunlukla davranışlara yansımaz, sadece bilgi düzeyinde kalır. Sınav odaklı eğitim sisteminde bir bilginin değeri; sınavlarda sorulup sorulmayacağı ile ölçülür. Ama bilgiden çok olumlu davranışlar kazandırmaya önem verilmelidir. Öğrenci neyi ne kadar, ne zaman ve nasıl yapacağını bilmelidir. Ders zamanı ders yapmayı, eğlence zamanı eğlenmeyi, iş zamanı işi yapmayı...

Saygının olduğu yerde sevgiye dayalı disiplin anlayışı gelişir. Disiplin, bir kurumda hizmet veren veya hizmet alanların kanun ve yönetmelikler çerçevesinde uymak zorunda olduğu kurallardır. Disiplinin olmadığı, öğretmenin ve öğrencinin kendisini güvende hissetmediği bir yerde kaliteli eğitim olmaz.

Önceki gün Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, öğretmenler için yeni tasarladıkları önlükleri duyurdu. Bunun üzerine, adeta eğitimde yeni ve radikal bir adım atılmış gibi bir tartışma aldı başını gitti. Ülkemizde zaten uzun yıllardır öğretmenlerimiz önlük kullanıyor olduğu unutuldu.

Hal böyleyken, eğitimin ve eğitim çalışanlarının devasa sorunları dururken, önlük meselesinden hareketle ve bir kısmı da magazinsel gereksiz tartışmalarla eğitim kamuoyunu meşgul etmek pek uygun olmamıştır.

Eğitim çalışanlarının ekonomik koşullarının iyileştirilmesi, meslek kanununun çıkarılması, eğitim kurumlarının çetevari yapıların tahakkümünden kurtarılması ve ehil yöneticilerce yönetilmesi, derslik ihtiyacının giderilmesi, yeterli öğretmen atanması gibi onlarca sorun ortada dururken suni gündemlerin yapılması doğru değildir.

Mesela eğitim çalışanlarına şiddeti önleme noktasında radikal tedbirler alma anlamında adım atamazken beyaz önlük tartışmasına girerseniz, önlüklerimizin kana bulanmasına nasıl engel olacağız?

Öğretmenleri tehdit eden, “Benim kim olduğumu biliyor musun, falan öğretmen nerede, ona gününü göstereceğim...” sözlerinin duyulmadığı, öğretmenlerin mahkeme koridorlarına gitmek zorunda bırakılmadığı bir ortam olmalıdır. Bütün öğretmenlere değer verilmeli, saygınlık kazandırılmalıdır. Gerektiğinde de öğretmene görevi ile ilgili alanlarda dokunulmazlık verilmelidir.

İşgüzar ve durumdan vazife çıkaran idarecilerin oldukça yoğun olduğu bir ortamda sayın Bakanın ortaya koyduğu bu gönüllülük çerçevesinin korunabileceği hususunda da endişeler bulunmaktadır. Sene başında teneffüslerin en az on beş dakika olması hususu da bazı okullarda yirmi hatta yirmi beş dakika olarak ortaya çıkmıştır. Sonrasında da tepkiler gelmeye başlayınca teneffüsler on beş dakikalara gerilemiştir.

Hızla eğitimin ve eğitim çalışanlarının gerçek gündemi ortaya konulmalıdır. Milli eğitimde gerçek sorunla-rın toplumsal uzlaşıyla oluşacak çözüm önerileri faaliyete geçirilmelidir. Bu günlerde alınacak yol ancak ve ancak milli çözüm yollarıyla halledilebilir.