Günlük hayatımızın yoğunluğundan olsa gerek!.. Pratik beslenme amaçlı tükettiğimiz ve zamanla sürecin de dayatmasıyla! beslenme tarzına dönüşen Fast Food ürünler her geçen gün giderek daha bir vazgeçilmezimiz oluyor..

Fast food genel anlamda kısa sürede hazırlanıp, hızlı şekilde servis edilen, ayaküstü veya hazır yenilen yiyeceklere verilen addır… Yaygın olarak hazır yemek diye dillendirdiğimiz Fast food gıdaların kısa ve uzun vadede sağlığımızda yarattığı etkiler ise oldukça sıkıntılı olup, bu etkilenme salt kilo aldırıcı özelliğiyle sınırlı olmayıp; Kalp hastalıkları başta olmak üzere; Obezite,  diyabet ve bir dizi kronik, Fizyolojik bozukluğa davetiye çıkartmaktadır.

Restoran zincirlerinden büfelere, hatta seyyar satıcılara değin geniş bir alana yayılan bu tarz gıdalar çabuk hazırlanışı, pratik ve kolay tüketimi… ayrıca istenildiğinde paket servisler halinde ayağınıza kadar gelmesi gibi cazip sunumlarla günümüzde oldukça rağbet görmektedir.

Aşağıdaki fıkra; böylesi bir kolaylaştırıcılığın cazibesine kapılan ve her geçen gün Obezite’nin sınırlarını zorlayan genç bir adamın yaşam kesitinin mizahi bir yorumunu dillendirmektedir;

Hayatını her yönüyle zorlaştıran Obezliğin sınırına gelen genç adam, son erimde doktora gitmekte karar kılar. Ve eşe dosta sorup soruşturmanın ardından, kendisini konusunda uzman bir doktorun muayenehanesinde bulur;

Doktor kısa bir tetkikin ardından hastasına bir ilaç verir ve ‘Her gün bu tabletlerden birer tane içerseniz, on gün sonunda yaklaşık 20 kilo zayıflarsınız’ diye müjdeler.

Adam o gece ilk tableti yutmuş. Ardından üzerine bir rehavet çökmüş, gevşemiş ve derin bir uykuya geçmiş… Rüyasında yarı üryan! Dünya güzeli genç bir kız görmüş. Sabaha değin adam kovalamış, kız kaçmış ve kan ter içinde kendine gelmiş. Bu kaçma ve kovalamaca on gün boyunca devam etmiş.

Her defasında genç kız kaçar, adam kovalar ve kan ter içerisinde uyanırmış. On günün ardından kantara çıkmış ve gerçekten de 20 kilo verdiğini sevinçle görmüş. İncelmiş, tığ gibi fit bir delikanlı olmuş.

Bir gün sokakta seke seke gezinirken, kendisine eski günlerini çağrıştıran obez bir arkadaşına denk gelmiş. Arkadaşı biraz da hayretle ‘Yahu n’oldu sana?’ demiş, ‘Nasıl oldu da bu denli zayıflayabildin?’ O da durumu kısaca izah edip arkadaşını doktoruna yönlendirmiş…

Referansıyla doktora giden arkadaşı, muayenesinin ardından doktorun verdiği ilacını alıp evinin yolunu tutmuş ve o da ilk tapleti içmesinin ardından derin bir uykuya dalmış… İlk gece rüyasına iriyarı, palabıyık zebani kılıklı bir herif girmiş. Zavallı şişman kaçar, zebani kılıklı herif kovalarmış. Ter, kan içinde uyanmış…

On gün böyle sürmüş. O da on günün sonunda bitkin bir halde kantara çıkmış ve 20 kilo vermiş olduğunu görmenin mutluluğuyla, arkadaşını ziyarete giderek ‘Sağ ol!’ demiş.

-Allah senden razı olsun! İlacı aldığım geceler rüyama bir herif girdi, görsen dudağın uçuklardı. On gün boyunca o kovaladı, ben kaçtım, ama iyi kaçtım! sonunda senin de gördüğün gibi fazla kilolarımdan kurtuldum.

Yönlendirdiği arkadaşının rüya yorumuna aklı bir türlü yatmayan genç adam! Nasıl olurda kendi rüyasına dünya güzeli genç bir kız girerken, arkadaşının rüyasına zebani kılıklı bir adam girebiliyordu? Durumu birinci elden öğrenmek amacıyla kalkıp doktora gitmiş ve merak içinde sormuş;

-Doktor bey, size benim gibi bir obez arkadaşımı yönlendirmiştim. Ona da 10 günlük bir tablet kürü önermişsiniz. Fakat onun rüyasına iri yarı zebani kılıklı bir herif girip kovalamış. Oysa benim rüyama genç bir kız girmişti. Bu farklılık neden acaba?

Doktor gülmüş;

-Gayet basit: Sen muayenehaneye gelmiştin. O Şehir hastanesine geldi! Bunda anlaşılmayacak ne var ki?..”

Hastanın müşteri olarak algılandığı, günümüz Paralı sağlık koşullarında, Hastaya Rüya ya da Kabus göstermenin trajikomik bir kesitini sunmaya çalıştım.

Tüm zararlı etkilerine karşın çoğumuzun severek tükettiğimiz; Aroma verici, renklendirici ve tatlandırıcılı bu gıdaların hayatımızda sadece küçük kaçamaklar olarak kalması dileklerimle!.