Bir süredir ‘süresiz’ nafakanın adil olmadığı ve bu konuda yeni yasal düzenlemeler yapılması yönünde çalışmalar yapıldığı gündemimizi meşgul etmektedir. Oysa ki, Türk Medeni Kanunu’nun nafakayı düzenleyen hükümleri incelendiğinde nafakanın ‘süresiz’ olmadığı ve kaldırılma şartları açıkça ifade edilmiştir.

***

Medeni Kanunumuzun 175. Maddesi’nde boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla, geçimi için karşı taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebileceği belirtildiği halde, aynı kanunun 176. Maddesi’nce nafakanın alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde ise mahkeme kararıyla kaldırılabileceği hüküm altına alınmıştır.

***

Anılı kanun maddelerinde her ne kadar cinsiyet ayrımı yapılmaksızın, yoksulluğa düşen kadın ya da erkeğin nafaka isteyebileceği düzenlenmişse de, kadınlar aleyhindeki cinsiyet ayrımcılığı, iş hayatında kadınların erkeklerle eşit oranda istihdam olanaklarına sahip olmayışı gibi sebeplerle yoksulluk nafakasından en çok kadınlar yararlanmaktadır ki, tasarlanan yasal düzenlemelerin getirilmesi, toplumda zaten var olan kadına yönelik ekonomik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttırmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

***

Oysa ki devlet, gerek yürürlükteki Anayasa, Türk Medeni Kanunu, 6284 sayılı Kanun ve gerekse taraf olduğu uluslararası sözleşmeler doğrultusunda, toplumda dezavantajlı olan ‘kadın’ı sosyal ve ekonomik yönden korumakla mükelleftir. Dolayısı ile tasarlanan düzenlemeler, yürürlükteki kanunlara, taraf olunan uluslararası sözleşmelere ve en önemlisi de İnsan Hakları’na aykırıdır.

NAFAKADA ASIL SORUN TAHSİLDİR
Nafakada çözülmesi gereken asıl sorun süre değil; tahsildir. Zira somut olaylara bakıldığında, nafaka borçlusu -nafaka alacaklısı kadın ya da çocuk olsun- nafaka yükümlülüğünü yerine getirmemek için mal kaçırma, sigortasız çalışma gibi yasa dışı yollara müracaat edecek derecede çaba sarf etmekte; nafaka yükümlülüğünü sunacağı büyük bir lütufmuş gibi karşı taraf üzerinde uygulayacağı baskı ve tehdit aracı olarak kullanmaktadır.

Dolayısı ile yapılacak yasal düzenlemelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini koruyacak, dezavantajlı olan nafaka alacaklısını ve en önemlisi kadının sosyo-ekonomik haklarını koruyacak, teminini sağlayacak yönde olması hukuken, vicdanen ve ahlaken zorunluluktur.