DP döneminden  gelip  siyaset edebiyatımıza yerleşen bir deyimdir: Nurlu ufuklar...

DP Genel Başkanı, Başbakan (Rahmetli) Menderes ne zaman kürsüye çıksa hep gelecek için "nurlu ufuklar" tanımını kullanır,  umut dağıtırdı.

Öyle ya, nur demek; aydınlık demek değil mi?

O zaman millet niye umutlanmasın ki?

Millet aydınlanacak,  -o günün koşullarında- köylere yol, okul, sağlık ocağı yapılacak, su getirilecek.

Telefon ve elektrik de...

Tüm bunlar köylüler adına aydınlık bir gelişmeydi o zamanlar.

                                                                  ***

Şimdilerde, köylere 1950'den 1980'lere değin yapılan yatırımların tavla oyununda "gele atmak"tan öteye geçer bir tutum/düşünce olmadığı gün gibi ortaya çıktı.

Açıklayalım: Köylerde ilkokul kaldı mı bugün?  Çoğu kapanıp "taşıma suyla değirmen döndürme" örneği  öğrenciler, köylerden kent merkezlerine;  evden okula, okuldan eve taşıtlarla taşınıp eğitim yapılmıyor mu?

İlkokullar kapatıldı, çoğu sağlık ocağı da öyle...

Çoğu köylere içme suyu getirildi 1950-1980 sürecinde.

Telefon da, elektrik de getirildi köylere.

Amaç; nüfusu  -olabildiğince- köyde tutmak, yurttaşı burada kalkındırmaktı.

1960'dan itibaren yaşanan hızlı iç göçmenlik olayı nedeniyle büyük büyük kentler, kasabalar köyleşirken, buna karşın köyler boşaldı, okullar, sağlık ocaklar kapandı birer birer...

Çağdaş iletişim teknolojisi de gelince, köylere alınan telefon santralleri  birden devre dışı kaldı.

Okullara, sağlık ocaklarına, telefon santrallerine yatırılan milyonlar heba olup uçup gitti.

Beş yıllık  Kalkınma Planı yapıyoruz!  diyenlerin bırakın 20-30 yıl sonrayı, burunlarının ucunu görmedikleri ortaya çıktı  böylece.

                                                              ***

Tabii ki tüm bu ileriyi görememezlik siyaset sahnesindeki kişilerin hüneri! oldu her seferinde.

Şimdi kent merkezlerinde çağdaş/görkemli konutlar yapılıyor. Yurttaşın elinde/cüzdanında, "yastık bank"ta nesi varsa bu varlıklarıyla gökdelenlerden konut almaları için reklamlarla ilgisi çekilmeye, daire almaya kışkırtılıyor.

Kim istemez böylesi ortamlarda huzur içinde yaşamak?

Ama ortada "acı bir gerçek" var. Nicedir kırsal kesimdeki nüfusu/kişileri kent merkezlerine yönlendiren yanlış  "nüfus politikası" karşısında; yurttaşa çalışacak bir iş olanağı sağlanıyor mu?

Ya da sanayileşme ile içgöçmenlik olayı orantılı olarak mı gelişiyor?

Bu konuların karşılıklı olarak paralel gelişmesiyle ülkede işsizliğin önünün  kesileceğini siyaset yapanlar sanırım biliyorlar.

                                                                ***

"Nurlu Ufuk'lar"  için; sosyal, ekonomik, eğitim, kültür/sanat, politikalarının birbirini tamamlaması, birbirine ters düşmemesi gerekir.