Çevremde, öğrencilerine toz kondurmayan bir öğretimci olarak bilinirim. Yıllardan beri bu çizgimde en ufak bir sapınca olmadı. Onlar “Atatürk Gençliğidir” derim. Geleceğimizin garanti belgelerindendir derim. Onlar güldür, bu gülleri soldurmayalım. Etraflarına saadet şerbetinden gelin kokan gülücükler göndersinler diye teşvik ederim. Hayatım onları korumakla, kollamakla geçti.

Gençliğin eğitilmesini yüce bir görev olarak özümlerim. Hal böyle iken; zaman zaman öyle davranışları görürüm ki; kendi kendime isyan edecek duruma gelirim. Her zaman bir eğitimci olarak kendimi suçlarım, fazla bir şey veremedik, güzel davranışlar kazandıramadık diye.

Bugünün öğrencileri fiziki görünüş olarak tüm kurallara isyan eder durumda. Gömleklerinin ilk düğmeleri açık, kravat takanlar kravatları gömleğin açık yakasını birleştirecek şekilde değil, yular gibi asılmakta. Sokaklarda vatandaşlar bu türküleri rahatlıkla günün belirli saatlerinde dinleyebiliyorlar. Sol ellerinde ikiye katlanmış bir defter bir deftercik.

Sağ ellerinin iki parmağının arasında sıkıştırılmış sigara, hem de en pahalısından.

Bu değirmenin suyu nereden geliyor?

Bunu anlamakta zorluk çekiyorum! Kaldırımlarda, sokaklarda yan yana yürümek onlar için bir moda…

Ne büyük tanırlar, ne de küçük. Büyüklere yol vermek gibi bir alışkanlıkları da yoktur.

Ne babaya, ne de dedeye geçiş üstünlüğü tanımazlar.

Siz onlara yol vereceksiniz. Şimdi moda bu…

Görmemişseniz görün, alışmamışsanız alışın…

Uygar insanı tanımlarken şöyle dediğimizi anımsarım. Bulunduğu yere uyum sağlayabilen insan, uygar insandır.

Bizler, ne köylüleri kentli yapabildik, ne de şehirlileri köyde köylü yapabildik.

Bu konularda başarılı bir milletiz, yaşamımızın her sürecinde bu tezadı yaşıyoruz.

Kıyafetlerimizde, kültürümüzde, şehrimizde hatta davranışlarımızda.

Bizi biz yapan özelliklerimizin tümünde:

Eğitimin bir yüce görevi de gençlerdeki bu olumsuzlukları silmektir. Bakıyorum da başında milli kelimesi olan eğitimimiz bu bakımdan da sınıfta kalmıştır.

Demek ki eğitimde sil baştan bir başlangıç yapmak zorundayız. Gençlik bizim gençliğimiz, babalar, dedelerde bizlerin babası dedesi. Toplumun çimentosu sevgi ve saygıdır. Bunu asla unutmamalıyız.