Geçenlerde okuduğum bir yazıda, dünya çapında yapılan bir araştırmanın sonucunda ölümden en çok korkan din mensuplarının Müslümanlar olduğu sonucuna varılmış.

Peki neden?

Madem İslamiyet hak, din ve Müslümanlar da hak din mensupları, o halde neden ölümden Hıristiyanların, Musevilerin, Budistlerin korktuğundan daha çok korkuluyor?

Çünkü;

Bugün Müslümanım deyip İslamı yaşadıklarını söyleyen toplulukların bir çoğunda, Kuran’a dair uygulamalar ve Kuran odaklı manevi iklim çok azdır, hatta  İslamı tavizsiz yaşadıklarını ve uyguladıklarını sanan bazı topluluklarda Kuran’ın ruhuna muhalif uygulamalar tezat olarak daha fazladır diyebiliriz. Bu dramatik durum ülkemizde de yaşanmakla birlikte özellikle dünyada yönetim şeklinin referansının İslam olduğunu söyleyen bir çok Müslüman ülkede çok daha somut bir şekilde kendini göstermektedir. Bu durumun en büyük nedeni İslam coğrafyasının çok büyük bir kısmında Kuran yerine din diye hurafelerin anlatılması ve yaşanmasıdır.

Hurafelerin en yoğun olduğu konu sanıyorum ölüm anı ve kabirde yaşanacaklar kısmıdır. Nasıl eziyet çekerek ölüneceği, mezarda elinde topuzlu sorgu meleklerinin korkunç görünüşleriyle ilk gece gelip nasıl sorular soracakları, her yanlış cevapta topuzu kafamıza nasıl yiyeceğimizi, günah işlemişsek ilk gece etrafımızı yılanların, çiyanların nasıl saracağı ve daha neler neler. Kuranda olmayan, korkutmak üzerine kurulu uydurulmuş vahşi hurafeler…  

Bu noktada sorulması gereken asıl soru şu; peki bu hurafelerle insanlar neden korkutuluyor? Cevap çok açık… Çünkü bu uydurulmuş korkulardan kurtulmanın tek yolunun bir tarikata, cemaate, bir şıha, bir efendiye sorgusuz sualsiz bağlanmanın olduğu, bunlara biat etmeden İslamı yaşamanın mümkün olamayacağı, bu azaplardan kurtulmak için kendi aklını bu cehennem savıcı cennet emlakçılarından birine kiraya vererek hiç düşünmeden itaat edilmesi gerektiği sahtekarlığı pompalanıyor. Dayanak olarak da Kuran’dan bir destek bulamadıkları için (bazı ayetlere zorlama anlamlar yüklemeye çalışılıyor ama nafile) uydurulmuş birkaç söylentiyi Arapça bir sunumla ve hadis ambalajına sarıp servis ederek milletin korkuları harekete geçiriliyor. 

Kuran’dan bilinçli bir şekilde uzak tutulan, yıllarca ezbere okuduğu Kutsal kitabının ne dediğini bilmeyen ve maalesef bilmek için de hiçbir çaba göstermeyen, Arapça söylenen her şeyi din kuralı ve konuşabilen her kişiyi de alim kabul eden günümüz Müslümanları kanıyor ve bu bilgi eksikliğini kullanan din simsarlarının peşine takılıyor. Sonuç olarak temelini ölüm korkusunu besleyen hurafelerin oluşturduğu, cehennem ateşinden korunmak için yanmaz kefen satan, cennet vaadiyle tecavüz eden, şefaat etsin diye daha kendine hayrı olmayanların kapısından sürünüp havlayarak girilen din komisyoncularının hakimiyetinde bir çok tarikat ve cemaat yapılanması ortaya çıkıyor. Müslümanların ölümden en çok korkan din mensubu olmalarının nedeni bu akıl ve din dışı hurafeleri kullanan ve din komisyonculuğu yapan oluşumlardır.

Kuran ile kesinlikle bağdaşmayan, hurafe kaynaklı korkuların üzerinde yükselen, katı biat gerektiren, cemaat ve tarikat görüntüsündeki bu kapitalist liberal İslam dışı yapıların var oluş sebebi ise bahsettiğimiz hurafelerdir. Birbirinin etkisini devamlı arttıran bir kısır döngü, tam anlamıyla bir pozitif feed back etki diyebiliriz. Korkularımızı besleyen hurafelerden sıyrılmanın, cübbelisi cübbesizi bütün din komisyoncularından kurtulmanın ve en önemlisi bu kısır döngüyü kırmanın tek yolu Kuran’ı anlamak ve çıkar gruplarının, din bezirganlarının yarattığı Allah’a değil, bizleri yaratan Allah’a inanmak ve yolunda gitmektir.