4 Şubat 2018, Petranboard ya da Lazboard adı verilen etkinkinliğin 11. Sine katılıp; bu tarihi kimliğin günümüze nasıl taşındığını yaşarak görmek üzere, Trabzon Doğa ve Tarih Derneği ile birlikte Rize- İkizdere- Petran köyünün yolunu tuttuk.

Anzer vadisinden sola sapıp, Petran virajlarını tırmanmaya başlayınca gezginlerin heyecanı da artıyordu. Virajlar, gezginlerin belleğinde yer yapacak kadar büyüleyici ve bir okadar da ürkütücüydü.

İlk gözlemim trafik; diğer bütün yayla festivallerinde görülen araç çılgınlığı burada da fazlasıyla kendini hissettiriyor. Sanırsınız ki bir trafik karmaşası etkinliği var ve sürücüler gözü kara, derece yapma peşindeler.

Bir süre etkinlik alanının içinde kalarak, bir süre de hakim bir tepeden alanı izleyerek gözlem yaptım. Petran, 1700 rakımlarda büyük bir köy, ancak ne yazık ki tarihi evi pek kalmamış, yeni yapılanlar da doğaya uyumlu değil. Beton burada da bütün haşmetiyle karşımızda.

Kızak kültürünün iki yüz yıllık bir geçmişi olduğunu ve kızağın köyde ulaşım aracı olarak kullanıldığını, hatta geçmişte bunlarla hasta bile taşındığını öğreniyoruz. Bu çok farklı ve önemli bir kimlik. Bu araç; coğrafya ve iklimin ürünü gibi görünse de, bence asıl maharet bölge insanının kıvrak zekâsında.

Bu kıvrak zekâ; tarihi petran kızağını, “ Lazboard “ adıyla güncelleyip, onu küresel tanıtım ağının içerisine atıp, dünyanın dikkatini çekmeyi başardı.

Buraya kadar süreç başarıyla ilerledi, ya sonra? Sonrasını sormayın, işte hayal kırıklıklarım:

- Trafik, park, yönlendirme, yönlendirmelere uyum; köyün sakin geçmişine saplanan modernizm çılgınlığı gibi.

- Yollar; şuraya buraya uzanan yollar, hemen her evin kapısına ulaşma gayreti sergileyen yollar, köyün dokusunu, yolsuz bırakmış bu yollar.

- Etkinlik alanı düzensizliğin ve kalabalığın kontrolü altında.

- Bir köy müzesinin olmaması büyük bir eksiklik. Dolayısıyla köyün tarihi yeteri kadar yansıtılamıyor, haliyle kızağın tarihiyle ilgili kaygan bir zemin oluşuyor belleklerde.

- Yerellik, millilik ve evrensellik ahengi istenilen ölçüde tutturulamamış gibi görünüyor.

- ......

- Olumlu ve olumsuz yönde yapılabilecek değerlendirmeler sadece bu kadar değil şüphesiz. Zannediyorum yetkililer değerlendirmelerini yapıp gelecek için tedbirlerini alacaklardır.

Gelelim o hayati soruya, etkinlik köye ne kazandırdı? Köylü, bu girişimden ekonomik ya da kültürel kazanımlar elde edebildi mi? Köyün geleceğine; sağlam, akılcı ve bilimsel bir zemin hazırlanabildi mi? Köyün gününe, tarihine ve doğasına bir katma değer sağlanabidi mi? Etkinlik; köyü, köylüyü, geçmişi ve doğayı ne kadar mutlu kıldı, varsa bu mutluluk köyün geleceğini yapılandırabilecek bir altyapı niteliğine dönüştü mü?

Kişisel değerlendirmem; bu anlamda beklentilerin yüksek, ancak kazanımların çok yetersiz olduğu yönündedir.

Doğrusu etkinliğin köylüye bir katma değer sağladığını gözlemleyemedim. Ayrıca, yaşarken yaşatamama kimliğimiz ve doğayı çılgınca tüketme gerçeğimiz burada da sahnedeydi.

Etkinlik geriye koca bir çöp yığını bırakarak tamamlandı. Şüphesiz ki temizlenecektir, ancak doğanın zihninde oluşan travma temizlenemeyecektir.

Doğa ve Tarih Derneği olarak, bu hafta sonu da Trabzon Kadıralak yaylasına bir yürüyüş gerçekleştirdik. Kadıralak yaylası son dönemde çok gözdede; yaylanın turizme kazandırılması ve yeni turizm altyapıları ile donatılması gündemde. Sanki alternatif bir Uzun Göl arayışı söz konusu.

Bu düşünceye dönük adımlar; kar, kış demeden atılmaya başlanmış; yol genişletme çalışmaları ölçü ve sınır tanımadan yüzlerce ağacın kanına girmiş bile. Bütün bu çalışmalar daha ölçülü daha bilimsel yapılamaz mıydı?

Yol tıkanıyor, yeni bir felsefe lazım:

“Doğayı yaşat ki insan yaşasın”