Asırlardır biz Türkler ve Müslümanlar kendi kitabımıza gerçek manada dokunamadık. Hep lafızda kaldık, manaya bir türlü duhûl edemedik. Bu nedenle de hakiki manada istikameti olmayan milletlerin gerisinde kaldık.

Yani Rahman'ın has kulları olamadık.

Furkan Sûresi’nin 63 ile 77. ayetleri arasında buyrulmaktadır ki;

"Rahmân’ın has kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, 'selâm!' der (geçer)ler."

Peki kimlerdir Rahman'ın has kulları, sıfatları nelerdir bir bakalım...

Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir.

Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!”

“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”

Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.

Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.

Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır.

Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.

Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.

Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, (gerçeği görme ve işitme konusunda) onlara karşı kör ve sağır kesilmezler.

Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.

İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır.

Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır!

(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”

Evet Rahman Suresi’nin bu ayetlerinde has kulum dediği kulu için en katışıksız, en saf, sadece kul, sadece insan diyebiliriz..

Müminin en büyük hürriyeti aklını işleterek, Hakk'a kul olmaktır, kulluğun en büyük emaresi, bir ve tek olan Allah’a itaatle yaşamaktır. Bütün bu düsturlar Müslümanlar için hakiki rehberlerdir. İslâm’ın bir selamet ve güven dini olduğunu ispatlamak için bizler bu istikamet üzere devam edip kimliğimizin gereğini sergilemeliyiz.

Rahman’ın huzurunda “has kul” olabilmekse muradımız; yakarışlarımız, dualarımız tek dayanağımızdır…