RÖPORTAJ: ASLAN KAR -  Diyetisyen Hüseyin Saral yaklaşan kış ayı öncesi Aslan Kar’a konuştu.

Kış ayı yaklaştı, kış aylarında sağlığımıza dikkat etmemiz amacıyla nasıl beslenmemiz gerekiyor?
Kış aylarındaki en büyük yetersizliklerden bir tanesi vitamin yetersizliği özellikle. Neden kaynaklanıyor? Çünkü yaz meyveleri vitamin anlamında özellikle daha çeşitliliği olan meyveler hem tropikal meyveler hem de bağ bahçe meyveleri vitamin açısından bizi donatıyor ama kış aylarında eksiğimiz olan vitaminleri genelde turunçgillerden karşılıyoruz. C vitaminin bol olduğu meyveler bunlar mandalina, portakal ve greyfurt tarzı bizim vitamin anlamındaki eksikliklerimizi tamamen kapatabilecek imkânlarımız var. İlk başta kış aylarında özellikle vitamin alımına dikkat etmemiz lazım. Sadece vitamin almak yetiyor mu? Yetmiyor çünkü vücudun eğer elektrolit dengesini sağlayamazsak vücudumuzda tüm nüklentler tam olsa dahi o istediğimiz enerjiyi, direnci tam olarak sağlayamıyoruz. Elekrolit dengesi yeterli miktarda su tüketimi ile sağlanıyor.

Bir kişi ne kadar su tüketmesi lazım
Kış aylarında 80 kilo civarında normal bir bireyin genelde kiloya göre endeksli ama ben hesap olarak söylemeyeceğim kış aylarında normal bir bireyin 2 litrenin altına düşmemesi lazım. Ortalama 2 litre mutlaka tüketilmesi lazım ki vücudun su ihtiyacı karşılansın. Şöyle bir handikabımız var kış aylarında genelde terleme olmadığı için susama faktörü çok aktif olmuyor yani insanlar susamıyorlar. Güne geri dönüp baktığımızda nerdeyse hiç su içmemiş oluyor burada birazcık irademizi kontrol etmemiz lazım. Kendimize su içmeyi hatırlatmamız lazım ya da bunun sıkı bir takibini yapmamız lazım. Susamasak dahi belli aralıkla su tüketmemiz lazım bu bizim elektrolit dengemizi sağlayacaktır. Başka neler var? Mineral eksiklikleri olabiliyor. Biz bunu maden suyu tarzı doğal mineralli sularla birlikte giderebiliriz. Yine hayvansal protein kaynakları et, süt, yumurta tarzı besinlerle de bizim elektrolit dengemizi özellikle demir anlamında olsun magnezyum anlamında olsun potasyum anlamında olsun minerallerimizi yerine koyabiliyoruz.

İnsanlar yeterli mineralleri alamıyorlar ve günümüzde kendilerini çok yorgun hissediyorlar siz bunu neye bağlıyorsunuz ve önerileriniz neler?
Şimdi soruda da olduğu gibi genelde vitamin-mineral eksiklikleri yetersiz miktarda su tüketiminin yanında günümüzde psikoloji çok önemli bir faktör olmaya başladı. Psikoloji anlamında yeterli değilsek yada stres anlamında eksikliklerimiz varsa dikkat edin o tarz yaşayan insanların beslenme anlamında da bir düzenleri yok, düzensiz beslenme hem bizi ayrı bir strese sokuyor hem de stresle başa çıkmamızda bize gerekli olan enerjiyi sağlamıyor. Düzenli uyku bunların başında geliyor. Eğer biz düzenli uyuyamıyorsak, yeterli miktarda uykumuzu alamıyorsak, sıvı tüketimimiz yeterli değilse ve beslenme programımız dengeli değilse çünkü dengeli ve yeterli beslenemiyorsak hastalık kaçınılmaz oluyor.

Dengeli beslenmeden kastınız ne?
Üç ana öğünü düzenli yapıyor olmamız. Ara öğün kişiden kişiye değişebilir bir kavramdır. Metabolik rahatsızlıklar göre ara öğün faktörlerini atlayabiliriz ama özellikle ana öğünleri atlamamalıyız. Mesela günümüzde insanlarımızın eksikliklerden bir tanesi kahvaltı yapmama. Zaten biz güne kahvaltı yapmadan başladığımızda almamız gereken karbonhitratı, proteini, yağı almamış oluyoruz bu da bize günün geri kalan saatlerinde metabolizma düşüklüğüne sebebiyet veriyor. Yani biz metabolizmamız sürekli düşük hızda çalışarak enerji harcıyoruz. Metabolizma yeterli çalışmadığı için gün içinde bize halsizlik, uyuşukluk tarzında enerji eksikliğine sebebiyet veriyor ve bir sonraki öğünde yüksek miktarda yeme eğilimi biz eğer dengeli beslenmediğimiz taktirde, bir iki öğün atladığımız taktirde ikinci öğünde yada üçüncü öğünde bunun acısını fazlaca çıkartıyoruz bu sefer kan şekerinde özellikle glikojen ve glikoz metabolizmasında ani değişikliklere sebep oluyor yani birden kan şekerimiz hızlıca artıyor sonra pankreastan salgılanan insülin bunu hızlıca düşürüyor bu şekilde günümüz insanlarının birçoğunda insilün direnci diye bir kavram oluştu. Bu birazcık beslenme bozukluğunun bize verdiği handikaplardan bir tanesi.

Trabzonlular yeterince iyi beslenebiliyor mu?
Trabzon’da en büyük eksikliklerden bir tanesi sebze tüketiminin çok az olması benim tespit ettiğim. Bununla ilgili çeşitli tezler, seminerler çalışmalar yapılıyor ama yöremizin mutfağını araştırdığımızda yada restoranlarımızın yemeklerin yanında ikramlarını göz önüne aldığımızda karbonhidrat tüketiminin fazla olduğu, hamur işlerinin fazla olduğu ve et tüketiminin ağırlıkta olduğu bir mutfağımız var . Örnek veriyorum bir yere gidip sipariş verdiğimizde bir Karadeniz insanı tabağın yarısında sebze gördüğü zaman ya da salata gördüğü zaman şikayetçi olabiliyor ama bu diğer yörelerimizde Ege’de Akdeniz’de hoş karşılanan bir şey. İnsanlar daha hafif besleniyorlar zeytinyağı tüketimine daha çok önem veriyorlar biz genelde tereyağı ve katı yağlar tüketiyoruz bu damak zevkine alışık olduğumuz için o anlamda sıkıntılar yaşıyoruz. Bence sebze tüketimi Karadeniz bölgesinde az miktarda ve en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi de şu; çeşitli meyveler bölgemize çok fazla ulaştırılmıyor yani biz mesela örnek veriyorum mangoydu ananastı bu tarz tropikal meyveleri bölgemizde istediğimiz yerde bulamıyoruz. Sağlıklı beslenmeden daha çok daha çok hitap ediliyor bu da bizi beslenme adına sıkıntıya uğratıyor.

Size gelen hastalar ne gibi şikayetlerle geliyor, genelde nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Beslenme uzmanlığı danışmalığı altında gelen danışanlarımız %80-%90 kilo verme eğilimiyle birlikte kilo verme isteğiyle geliyorlar. Genelde fazlalıklarından kurtulmak için geliyorlar. Bunla beraber kilo almaya gelenlerde var hatta formumu korumak istiyorum diye gelenlerde olabiliyor. Herkesin beklentisi tabii ki farklı, vücudunu şekillendirmek isteyenler oluyor biz bunu besleme programıyla yani mesleki olarak bahsediyorum artı spor aktivitelerini önererek ve sağlıklı beslenmek için yaşam tarzında değişiklikler sunarak çözmeye çalışıyoruz. Bir insana dört dörtlük ona özgü kişiye özgü kişisel beslenme programı ayarlayabilirsiniz, bütün eksikliklerini harfiyen programla yerine getirebilirsiniz ama eğer kişi onu yaşam tarzına yansıtmıyorsa sade üç ay beş ay ya da bir iki aylık bir beslenme programı olarak görüyorsa kilo verse dahi o verdiği kiloların kalıcı olma şansı neredeyse yok gibi bir şey o yüzden önemli olan ciddi radikal değişiklikler yapabilmek bunu sağladığımız danışanlarda özellikle sıkıntılardan bir tanesi şudur işte ben şu diyetisyene gittim beslenme programı verdi bana ben beslenme programını yaptım kilo verdim ama sonra kilomu geri aldım. Eğer bakış açısı sadece beslenme programına uymaksa zaten o kiloyu geri alırsınız ama o beslenme programını kendinize bir hedef gibi yada yaşam tarzınızı değiştirerek bir rehber gibi tutup kendinizde bazı değişiklikler yaparsanız o kiloyu geri almazsınız.

AÇ KARNINA SPOR BÜYÜK YANLIŞ
Egzersiz yapanlar için beslenme ne kadar önemli?

Özellikle günümüzde insanlarda gayet güzel bir spor eğilimi olmaya başladı yani boş vakitlerimizi önceki yıllara göre 90’lı yıllara göre 2000’li yılların başlarına göre daha çok spora ayırıyoruz ama en büyük sıkıntılardan biri şu spor yaptığımız sırada beslenmemize çok dikkat etmiyoruz bugün hangi spor hocasına giderseniz gidin hep size söyler ki bu işin %70’i beslenmedir. Biz eğer beslenmemizi tam dört dörtlük yapmıyorsak spordan da verim alamıyoruz çünkü yarım saatlik bir yürüyüşün karşılığı bir gofretin yarısı dahi etmiyor enerji anlamında. Yani günümüzde paketlenmiş işlenmiş gıdalar, yüksek kalorili besinler çok fazla olduğu için kaloriler yüksek haliyle tüketimimizde hep yüksek kalorili beslendiğimiz için çok uzun süreler spor yapmamız lazım ki bunu yerine koyalım. Bir saat iki saat spor yapıp işte ben İskender yiyeyim kebap yiyeyim edasına bürünen danışanlarımız da oluyor kesinlikle bunlar bunu karşılamıyor özellikle söyleyeyim. Sağlıklı beslenip ve egzersizimizi tam yapmamız lazım.

Yapılan yanlışlıklardan bir tanesi aç karnına spor yapma. Biz eğer glikojen depolarımız yeterli değilse ve egzersizimiz belli bir rakamın üzerine çıkıyorsa saat anlamında yada efor anlamında bu sefer bizim kas kayıplarımız gerçekleşiyor yani biz aslında bir taraftan kas yakıp bir taraftan kas yapmaya çalışıyoruz ve o spordan verim alamıyoruz. 6 ay spora gidip hiçbir değişiklik olmayan kişiler var bir insan 6 ay spora gidiyorsa düzenli spor yapıyorsa ve hiçbir değişiklik yoksa kesinlikle sorun onun beslenmesndedir, beslenmesini yanlış yapıyordur ya da sporuna uygun bir şekilde beslenmiyordur o anlamda sorun yaşaması çok normal önce beslenme programı oluşacak ondan sonra beslenme programının el verdiği ölçüde spor yapılırsa verim alınacaktır.

Başınızdan geçen ilginç bir anı var mıdır ?
Ben kendi yerimi açana kadar tabi staj yaptığım yerlerde oldu üniversitede eğitim alırken onlar haricinde daha önceki çalışma hayatımda kulüplerde çalıştım önce Galatasaray sonra Trabzonspor derken Trabzon’da kendi yerimi açtığım zaman normal zayıflama danışanları almaya başladım öncesinde hep sporcularla çalışıyordum. Orda bir tane Vakfıkebirli bir danışanım olmuştu Selma Hanım. Selma Hanım bana geldiği zamanlarda beslenme programını oluşturuyoruz beraber ben de beslenme programına iki ince dilim ekmek yazmışım o zamanlarda sonra bir gün geçti aradan ertesi gün Selma Hanım beni aradı ya Hüseyin Bey ben iki dilim ekmeği yiyemiyorum dedi. Ben de Selma Hanım acaba bir yanlış anlaşılma mı var iki dilim ekmek çok olmasa gerek çünkü diğer öğünlerde de kıstığımız için seni çok sıkıntıya uğratmaması lazım. “Ya doğru diyorsunuz ama bizim buralarda ekmek dilimleri çok büyük. Biz

Vakfıkebir ekmeği alıyoruz eve onun da dilimi çok büyük oluyor” dedi. Ee dedim siz ondan iki gündür iki dilim yemeye mi çalışıyorsunuz dedim. Vallahi öyle yapıyordum dedi.

Canan Karatay’ı nasıl buluyorsunuz?
Canan Karatay diyetisyenlere sorulduğunda herkes bir şey anlatabiliyorlar hakkında ama benim üniversitede rektörümdü Canan Karatay. 1 yıl da dersime girdi. Canan Hanım hakkında şunu söyleyebilirim eğer medyatik bir şey sunmuyorsa ya da bir ürünü ön plana çıkartmaya çalışmıyorsa aslında doğru bilgiler de verdiği oluyor. Ama günümüzde medyada başarılı olabilmek için ya da adını duyurabilmek için herkesten farklı marjinal bir şey söylemen lazım. Herkesin bildiğini söyleyince kalkıp kimse seni alkışlamıyor bu da seni doğru bilgiden uzaklaştırabiliyor. O yüzden özellikle çok fazla haber okuyan kişilere şunu öneririm; çok medyanın önünde olan insanları dinlemektense gerçekten bu işin mesaisini harcayan, çalışmasıyla, tecrübesiyle belli bir yere gelmiş insanlardan bilgi almalarını daha çok öneririm.

***

Haftanın mekanı = HOKKA CAFE&LOVE

Haftanın işletmecisi = Emir Birinci

Aslan Kar´ın tavsiyesi = Nargile çeşitleri,demli çay

Trabzon´da öğrencilerin yoğunlukta olduğu kalkınma mahallesinde sıcak bir mekanda hem nargilenizi içip hemze çayınızı yudumlamak mı istiyorsunuz işte tam adresindeyiz bu hafta yani Hokkacafe’de. Güler yüzlü personeli genç ve dinamik bir işletmeci ile buluşunca kendinizi evinizde gibi hissedeceksiniz. Nargile’nin yani sıra Alacarte yemekleri, makarnaları, salataları, waffle ve pasta çeşitleri ile de size alternatifli bir menü sunabiliyorlar. Eğer kalkınmaya yolunuz düşerse Hokka Cafe ye uğramadan geçmeyin bizden söylemesi.