Türk-Rus ilişkileri Suriye meseleleri yüzünden sürekli zig-zaglı sürmektedir. Rusya’nın Türkiye üzerinde mevcut ütopik hayalleri hepimizce malum. Diğer taraftan da Rusya’nın yumuşak karnı da yine bizlerce malum. Oysa bizler şunun şurasında defalarca savaştığımız zaman zaman dost olduğumuz Ruslarla daha yakın fakat samimi artı güvenilir dost olmak istiyoruz.

Ancak eski yöneticilerin ortaya koydukları hayali emperyal hedefler yüzünden zaman zaman aralarımız bozulmaktadır. Mesela şu anda İdlib meselesi yüzünden aramız nerede ise bozulma çizgisine gelmişti. Suriye’de Rusya’nın Eset’ten kopardığı üsler şimdilik te olsa Türkiye için pekte fazla bir değer ifade etmemektedir. Fakat işe Rusyanın sırtındaki yük açısından baktığımız da manzara fevkalade değişik gözükmektedir. Bu coğrafyada Rusyanın kendi giderleri yanında Eset’in şahsi giderleri ve askerleri için ödenen meblağların yüksekliği Rus ekonomisi üzerine adeta karabasan gibi çökmektedir. Suriye ekonomik olarak Ruslar için adeta bir karadelik mesabesindedir. Bir de ABD tarafından Rusya’ya uygulanan ambargo yanında giderek düşen petrol fiyatları ekonomisini petrol ve doğalgaz üzerine inşa eden Rusya’yı bir hayli zora sokmaktadır. Ben burada Rusya’dan bahsederken Türkiye’nin de bugünkü Rusya ya benzemesi sebebi ile sonuçta ikisinin benzer taraflarını masaya yatırmak istediğimdendir.

SSCB zamanından beri Ruslar en fazla yatırımı askeri ve savunma artı uzay teknolojisi alanına yapmıştır. Bugünkü Rus yönetimi SSCB’den kalan askeri güç ile bugünlere gelmiş fakat diğer üretim alanlarında hep geri gitmiştir. Dolayısı ile petrol ve ürünlerinden elde ettiği geliri halkının refahına yansıtamaması kendi içinde de giderek yükselen enflasyon ile rahatsız durumdadır. Salı günü yazdığım makalede de Türkiye’nin son beş yılda savunma sanayiine yaptığı yatırımlar bu alanda epey bir başarı kazanmasına kazandı amma ülke içinde halkın refah seviyesinde düşüş enflasyonda da yükselişe şahit olduk. Rusya’nın Suriye macerası kendisine para olarak günde 4 (dört) milyon dolara mal olmaktadır.

Eset rejiminin aptallıkları sebebi ile Eset’in kaybettiği her tank, Uçak ve helikopterin maliyeti Rusya’nın gider hanesine kayıp olarak geçmektedir. Bunun karşılığında ise kazandıkları sadece iki askeri üssüdür. Diğer taraftan zaten kıt petrol kaynaklarına sahip Suriye’nin en önemli petrol havzası (deyrizzor) da ABD ve YPG elinde bulunduğundan Ruslar burada yalnızca kayıpları bir hiç uğruna sineye çekmektedir. Diğer taraftan kendi kamu oyunda pek fazla ses getirmeyen ölen Subay, astsubay ve askerlerinin kaybı da cabası.

Ne için? Eset’in ayakta kalması uğruna. Oysa Rusya Türkiye’yi karşısına alırken, arkasında dev adımlarla gözünü Rusya ve topraklarına dikmiş olan Çin’i adeta göz ardı ediyor. Bu boşluk Rusya’yı ileride ödemesi imkânsız bir fatura ile karşı karşıya bırakması muhtemeldir. Bir de düşen petrol fiyatlar yanında yeni teknolojilerle petrole olan ihtiyacın giderek azalacağını da hesaba katarsak gelecek ilk otuz yılda Rusya’yı karanlık günler beklemektedir. Sonuç olarak diyeceğim şu ki, her iki devleti yöneten yönetimlerin düşmanlarının sevinmesine sebep olmadan bir an evvel  Eset canisine yem olmadan anlaşıp gerçek tehlikelere karşı hazırlıklı olmalıdır. Zira “aklın yolu birdir” derler ya.