8 Temmuz 1937'de imzalanan Sadabat Paktı'nı gündeme getirmenin tam zamanı olsa geek. Zira bölgemizde gelişen olaylar, emperyalistlerin kışkırtmalaıyla kendilerinde cevherlerin olduğunu hayal eden aşiretlerin gemiyi azıya aldığı bir dönemi yaşıyoruz. 

Sadabat Paktı; Türkiye, Irak, İran ve Afganistan arasında imzalanmış, çok taraflı bölgesel bir antlaşmadır. Bununla taraflar birbirlerine saldırıdan kaçınmayı ve bölgede barışı korumak üzere iş birliği yapmayı benimsemiştir. 

1930 yılında İngiltere, Irak’ın bağımsızlığını, bazı sınırlamalarla tanıyıp onunla bir ittifak antlaşması imzalayınca Irak Hükûmeti İngiltere’ye olan bağımlılığını dengelemek için, Türkiye ile görüşmeler yaptıktan sonra, 1933 sonbaharında İran ve Türkiye’ye birer saldırmazlık antlaşması önermişti. O sırada Irak’ın Türkiye ile ilişkileri gayet iyiydi. Kral Faysal 1931 Haziranında Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bu dönemde Irak ile İran arasında sorunlar vardı. Bu nedenle Irak, İran’la uzlaşmak istiyordu.

Irak’ın bu girişimleri üzerine, Türkiye ayrı ayrı saldırmazlık paktları yerine, Balkan Paktı örneğindeki gibi, bir bölgesel pakt kurulmasının yararlarını Irak ve İran’a bildirmişti. Üç bölge devletinin imzalayacağı bir metin hazırlanıp 2 Ekim 1935’te Cenevre’de onaylanmıştı.  Sonra bazı kara kediler bu anlaşmayı ınkıtaya uğratmaya çalıştıysa da Pakt, 8 Temmuz 1937 günü dört devlet arasında Tahran’da Şah’ın yazlık Sadabat Sarayı’nda imzalanmıştır.

Türkiye açısından Pakt, Atatürk’ün barışçı dış politikasını ve ülkenin etrafını dostluk çemberi ile kuşatma isteğini yansıtıyordu. İçerikleri farklı da olsa Balkan Paktı ile Sadabat Paktı Türkiye’nin Batı ile Doğu arasında bir barış köprüsü olmak isteğinin de ilk somut göstergesiydi.

1980’de Irak-İran savaşı çıkınca artık var oluş nedenini yitren Pakt, tarihteki yerini koruyor.

Bugün Sadabat Paktı'nın akamete uğrayan kaderini güncellemek gerekir. Çünkü bölgede 'tek dişi kalmış canavarlar'ın emelleri yeniden depreşti. Hatta işbirliğini öylesine geliştirmek gerekir ki araya kara kedi girmeyecek şekilde bu güzide anlaşmayı tahkim etmek lüzumu var.

Davutoğlu'nu uyduruk sıfır sorun politikasıyla değil realiteye dayanan politikalarla bölge ülkeleri huzuru inşa edebilirler. Şimdi tam zamanı...