İktidar, Avukatlık Kanunu’nda ve baroların seçim sisteminde değişiklik yapma konusunda kesin kararlı.

Tüm itirazlara rağmen bu kararlılığın hayata geçmesi için mücadele veriliyor.

Öyle bir mücadele ki; hukukun bütün illerdeki seçilmiş temsilcilerine Başkent’te temsili bir yürüyüş yaptırmayacak kadar keskin.

***

Gerek var ise tabii ki avukatlar ve barolar için de bir takım düzenlemeler yapılabilir.

Ancak herkesin partisi olduğunu savunan iktidarın; her ilden yükselen itiraza rağmen bu değişimi diretmesi çok da anlaşılabilir değil.

Bu durumun kârdan öte zarar doğurabileceği ortadadır.

Mevcut değişimle baroların bölünmesine zemin sağlanarak “senin baron”, “benim barom” anlayışı karşımıza çıkabilecek.

Dolayısı ile adaletin gür sesi olan barolar oktav düşürmeyle karşı karşıya kalabilecek.

***

Vazgeçilmelidir bu sevdadan!

Çünkü; barolar varsa adalet için var, senin için var, benim için var.

Mesela toplumsal bir olayda kadına şiddetin karşısında durup Ceren Özdemir’in hakkını aramak için var barolar.

Yine çevresel bir olayda katledilen doğal güzellik Dipsiz Göl’ü savunmak için var barolar.

Aynı zamanda hakkı gasp edilen Trabzonspor için var barolar.

Bunlar sadece baroların hukuki mücadelesini verdiği çevremizdeki bir kaç örnek...

Avukatların ve baroların yapısı ile uğraşılırsa işte bu örnekler sahipsiz kalabilir.

***

Hani diyoruz ya adalet mülkün temelidir diye, eğer düşünülen yapı hayata geçerse işte o zaman mülkün temeli sarsılabilir.

Sarsmayın o temeli, yol yakınken vazgeçin bu sevdadan.