Sen kalk çok seviyorum, karşılık alamıyorum deyip bileklerini kes. Sonra da Tahir’i benim kadar kimse sevemez de…  Nefes’in dediklerini unutma Mercan Hanım; ‘Sevgi kesmez. Sevgi kanatmaz. Sevgi hayat almaz, hayat verir’.

Sevgi emek ister. Mücadele ister. Sevgi birisinin hazırlayıp senin ellerine bırakacağı bir şey değil. Gerçekten seviyorsan babanı da ikna edersin.

Yüzüğü çıkartıp bahçeye fırlatmakla olmaz bu işler. Hele hele intihara kalkışmakla asla olmaz. Çeyiz yapma dışında başka işlere ağırlık verirsen, kendine güvenirsen, hayatta sana güzel yüzünü gösterebilir… Ne dersin?

Kendine güvenme konusunda yetiştirilme şartları da büyük önem taşıyor. Aile içerisinde söz hakkı tanınmayan kadınlar bu duygudan yoksun kalabiliyor. Mercan karakteri de buna bir örnek.


(Yar saçların lüle lüle, verin beni Tahir'e)

Tahir, Nefes ve Yiğit… Bu üçlü çok güzel bir tablo. Eminim ki üçü bir araya gelince herkesin yüzü gülümsüyor, içi ısınıyor.

Yiğit’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. 40 yıllık oyuncu gibi. Harbiden Yiğit bir delikanlı. Bir de taktı mı Bordo-Mavi beresini, ha işte oldu tam bir Karadeniz erkeği.  Yolun uzun olsun Yiğit adam…

Bu bölüm Vedat’ın işkencelerinin farklı metotlarını gördük. Sanırım Nefes’in 8 yıl maruz kaldığı işkenceleri de görmeye devam edeceğiz.

O sahneleri izlerken içim sızlıyor. Her defasında bu kadar da olmaz dedirtiyor insana. Rolü adeta yaşamışçasına bizlere geçiriyor. Sanırım bunda da almış olduğu desteğin payı var. İrem Helvacıoğlu (Nefes) verdiği röportajda rol için psikolog ile Nefes karakteri üzerinde çalıştığını ifade etmişti…

Evet, Mustafa çok büyük bir hata yaptı. Ama bunu kötü biri olduğu için yapmadı.  Ona göre ailesini korudu, baba emanetine sahip çıktı. Bir bakımdan kendince doğru olanı yaptı. Düşünce doğru ama uygulama yanlıştı. Kötü bir adam değil be Mustafa. Asiye’sine bakışları, onun için yaptıkları. Kızalım ama severek kızalım.

Asiye karakteri için senaristleri tebrik etmeden geçemeyeceğim.  Mustafa’ya nasıl da kök söktürüyor. Nefes’i ,Yiğit’i nasıl da sahipleniyor. En başından beri onları koruyup, kollayan tek insan.

Nefes’in arkasında şimdi sadece Tahir değil, Karadeniz var… Ziyarete gelen misafirlere Nefes’in neden Trabzon’da olduğunu neler yaşadığını anlatınca, Nefes için farklı gözle bakan insanların düşünceleri nasıl da bir anda değiştiriverdi. Helal sana Asiye Kaleli.


(Kale gibi kadınsın be Asiye reis)

Değinmeden geçemem
Tahir aldığı hediyeleri  gösterecekken Nefes’i, Osman hocaya ayıp olur düşüncesiyle kapıyı kapatmaması konusunda uyarması ne kadar ince ve önemli bir detaydı. İstanbul'un zengin aile dizilerinde yer verilmeyen kültürümüzün incelikleri, Karadeniz dizisinde gözler önüne serilerek ne kadar hassas örf ve adetlerimiz olduğunu hatırlattı. Sadece bir kapı değil, ortaya konulan bir milletin kültürüydü...

Yiğit’e beni formaya sattın diyen Nefes’e, o sadece forma değil Trabzonspor forması diye cevap veren Tahir, biz Trabzonsporluları mest etti değil mi..

Sen ne ruh hastası ne cani bir adamsın. Geçmişte ne yaşamış olursan ol, yaptıklarının izahı olamaz Vedat Sayar. Ama Mehmet Ali Nuroğlu’nda hakkını verelim, Vedat karakterini çok iyi canlandırıyor.


(Demeyin öyle, Tahir'in vurduğu yerde gül bitiyoo)

Bu bölümde karşımıza fırıncı Fikret rolüyle Turgay abi çıktı. Sadece bu bölüm mü gördük, devamı gelir mi bilmem ama şive konusunda oyunculara ders verebilir.

Bu arada Nefes'in beyaz montundan neden vazgeçmediğini anladım. Çukura düşüyor, mont çamurlanıyor. Çukurdan çıkıyor, ilk günkü gibi bembeyaz parlıyor. Farklı bir teknolojiye sahip olsa gerek. Ama ne olursa olsun, sen yine de çıkar o montu.