Bizim yıllarca uğraşıp da yapamadıklarımızı koronavirüsün bir çırpıda yaptığını görüyoruz.

Hepimiz lise yıllarından hatırlarız, ünlü yazar Emest Hemingway’ın güzel bir romanı vardı, Türkçe çevirisinin adı; “silahlara veda” (A Farawell to Arms) idi. 1. Dünya Savaşı’nda İtalyan birliklerinde mücadele eden bir teğmen ile müttefik İngiltere’den cepheye gönderilen hastabakıcı Catherina’nın savaş süresindeki maceraları ve savaşların yıkıcı etkileri anlatılmıştır bu romanda. Savaş süresince birbirini tanıyıp, evlenmeye karar veren bu iki kişinin birbirlerine duydukları sevgisi, silahların anlamsızlığını ortaya koymuştu. Bu açıdan olaylara bakan Hemingway, sevginin olduğu yerde onun düşmanlarına yer olmadığını anlatmak için muhtemel “Silahlara veda” ismini kullanmayı tercih etmişti.           

Katkı maddesi ilave edilmeden, hayatta hiç bayatlamayan nedir diye sorulsa, muhtemel ki her akıl sahibi insan bunun cevabının “sevgi” olduğunu söyler. Ancak yıllar yılı, hayat ile ilgili koşuşturmalarımız, bir türlü bitiremediğimiz işlerimiz, rakiplerimizi mutlaka arkada bırakmak isteklerimiz, çocuklarımıza sadece isteklerini karşılayacak kadar maddi destek sağlamaktan ibaret aile yapımız ile sevgiyi unuttuğumuzu yeni anladık. Allah buyuruyor ki; “…siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki, bir şeyi seversiniz hâlbuki ki hakkınızda o bir şerdir. Siz bilmezsiniz Allah bilir.” (Bakara/216) Muhteşem bir hatırlatma. Evet, biz bu gün bütün dünyayı etkisi altına alan ve hiçbir silahlı zorlama olmadan insanlığı evine kapatan “koronavirüs” sayesinde yeniden kendimizi keşfetmeye başladık.

Aile olarak ilk defa bu kadar uzun zaman diliminde bir arada bulunmaya başladık. Annemizin güzel yemeklerinin, dışarıda beş yıldızlı markalı mekânlarda yenilen yemeklerden ne kadar üstün ve sağlıklı olduğunu tattıkça anlamaya başladık. Babamızın, son anda evden çıkarken, kapı aralığından çarçabuk para aldığımız bir bankamatik olmadığını görüp onu yeniden tanımanın güvenine kavuştuk.

“Baba, evladın arkasındaki dağ gibidir” sözünü sanki yeniden biz yazmış ve herkesin öğrenmesi için gayret gösteren insanlara dönmeye başladık. Hatta çoğu kez bir an önce kurtulunması gereken insanlar olarak baktığımız ve hayatın bir köşesinde unuttuğumuz, dedelerimiz, babaannelerimiz, halalarımız, teyzelerimiz amcalarımız bir anda aklımıza geldi. Gidecek başka yer bulamadığımız için, belki de gitsek kabul görmeyeceğimiz korkusu ile komşulara değil, vakit geçirmek için; kurallara çok uygun olmasa da, unuttuklarımıza gitmeye, onları ziyaret etmeye başladık. Sen ne büyüksün Allah’ım diyerek yazıyorum ki; kaybettiğimiz medeniyetimizi yeniden bulmaya yarayan tutum ve davranışları öğrenmeye başladık! Kimin sayesinde, henüz gözle göremediğimiz “koronavirüs” sayesinde! İnanılmaz bir gelişme ve gerçek değil mi? İşte yüce Kur’an da yukarıda zikrettiğimiz ayetin hükmü gerçekleşmiş oldu, bunu hep beraber, yaşayarak görmüş olduk. Yani bizler koronavirüsü şer görüyorduk, işte durum ortada, hayırlara vesile oldu, daha ne diyelim!

Ayrıca bu virüsün ortaya çıkısının aile hayatına kazandırdığı yeniden aile olma, sevgi ile tanışma, aile fertlerinin birbirini tanıması, kapitalizmin dayattığı, lüks yerlerde sağlıksız yemek yememe, İslam’ın emrettiği, ama bizim ihmal ettiğimiz ellerimizi yıkama alışkanlarının yeniden önemli görüldüğü kazanımlarının yanında çok önemli bir kazandırımı daha oldu. O da, artık bundan sonra insanoğlu trilyon dolarlar vererek, cakalı teşhir törenleriyle rakiplerine tanıtıp, “ben daha iyi öldürürüm” dediği silahlarının, gözle bile görülmeyen bir virüsün karşısında hiçbir anlamının kalmadığını bütün insanlık görüp, anlamış oldu. İşte size, ayet hükmünün ikinci mucizesi de gerçekleşmiş oldu diyebiliyorum. Şer biliyorduk ya! hayırmış işte. Bu silahları, özenle imal edip, istifleyen, milyonlarca aç insanın hakkını gasp ederek depolarca saklayan ve satan devletlerin bir virüs  “pabucunu dama atmıştır” nokta.

Bu kadar kısa bir sürede, insanlığın bu kadar uzun bir süreç sonunda imal ettiği son sistem ultra silahların bir anda hiçbir işe yaramayacağını bu virüs ortaya çıkmadan söyleyen olsa, ona hepimiz koro halinde, en hafif bir tabirle; “hayal görüyorsunuz” demez miydik?

Şimdi kendimize gelme zamanıdır. Einstein söylediği; “üçüncüsünü bilmem ama dördüncü dünya savaşı sopalar ile olacaktır” lafının gerçekleşmesine ramak kala durumun ortaya çıkası, Allah’ın bir lütfudur. Çünkü insanoğlunun imal edip, insanlığı yok edecek derecede etkili olan silahlarını yine Yüce Allah insanlığa merhamet ederek bir anda işlevsiz hale getirmiştir. Çünkü o çok merhamet edendir. Yoksa bu silahlarla yapılacak bir üçüncü dünya savaşı sonunda dünyada hayat kalır mıydı? Kalanlar yine savaşacak olsa bunu Einstein’ın dediği gibi, savaş sonunda elde hiçbir malzeme kalmamış olacağı için ancak bunu sopalarla yaparlardı. Şimdi hep birlikte nefeslerimizi tutalım ve devletimizin yaptığı çağrılara dikkat ederek bu tehlikeye karşı tedbirlerimizi alalım. Biliyor ve inanıyoruz ki; insanlık kısa süre içerisinde bu sıkıntıdan kurtulmanın yolunu inşallah bulacaktır.

İnsanlığa mucizeni bir kez daha gösterdiğin için, sana sonsuz kere sonsuz, hamt ve şükürler ediyoruz Yüce Allah’ım.