Siyasette kendi değer yargısından başkasına itibar etmeyen, ilgi göstermeyen, saygı duymayan toplumsal bir tutumla geldiğimiz nokta ortada.

Daha da cıvıklaşan, cıvızlaşan bir ortama doğru koşuluyor...

“Yahu, ne yapıyorsunuz? Kendinize gelin!..” diyen de, yazan da yok maalesef.

Siyasette hep ucuzluk! havaları...

Demokrasiden yana gelenek zaafı yaşanıyor bu ülkede.

Kimi siyasetçi de bundan yararlanıp tutacağı siyasal güreşi kurallarına göre değil; kabadayı rolüyle “seyirlik” tarafından sergileyince günümüzün ucuz manzaraları çıkıyor ortaya. Geçmişin “hesabı kapanmış” defterlerini karıştırmak hüner(!) oluyor kimi siyasetçiye...

Geçmişin kirli çamaşırlarını yani...

Demode bir durum bu...

Derler ya; “Geçti Bor’un pazarı...”

Eskiden, eskiden demişsem Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte genç kuşaklara yol göstericilik yapan aydınlar; “Eskiyi unut, yeni yolu tut” diye öğüt verenleri de kalmadı bu toplumun.

Son zamanların “akil insanlar”ı vardı.

Kendine “akil” sıfatını yakıştırmakla akil kişi olunsa ya; bu topraklarda boy atanlardan geçilmez. Çünkü, herkes kendi aklını beğeniyor.

Şimdilerde “kulak dolması bilgiler”le kendine ve topluma yön bulmaya çalışan kimi “ucuz kimlikli” çok siyasetçisi de var bu ülkenin.

Artık, siyasetçinin eski değil; yeni olan şeyler söylemesi yurttaşın ilgisini çekiyor.

“Demokrasi için yeni şeyler” söylemeyi, yurttaşın ufkunu açmayı görev bilen; demokrasi aşığı, sağduyu sahibi, özgüvenli siyasetçi tipi nerede?

Yeni şeyler, elbette demokrasi öğretisi konusunda söylenirse yurttaş “Hanya’yı, Konya’yı anlayacak” ya; böyle bir uygar davranış siyasetçinin işine mi gelmiyor yoksa...

Var da, yok da “eski defterler...” Kimlik kirletip açılan kirli yoldan ilerlemek! Başarılı olmak.

“Tencere dibin kara, senin ki benden kara...” tipi anlamsız siyasal çekişmeler.

“İster gül, ister ağla..”

Ne yazık ki, siyasetin içine düştüğü, ya da içine çekildiği manzara bu.

*

“Çok Partili Dönem”e girişten bu yana kısır bir döngüye kapılmış kimi siyasal akıllar...

Hiç bir siyasetçi; siyasetin de geleneksel, etik/ahlaki kuralları olsun, demiyor.

Bu kısır çekişmelerin ülke insanına “kötü örnek” olduğunu da aklının ucundan/kıyısından geçirmiyor.