Çağlar öncesine aitmiş gibi sanılsa da, aslında çok da uzak zamanlara gitmeye gerek kalmayan… sanki zorunluymuşuz gibi dayatılan ibretlik olaylar ve kişilerle yaşamımızı sürdürüyoruz!..

Hatırlarsınız, önceleri fikirde ve çözümlemede taraflar farklı kulvarlarda olsalar dahi, tartışma ortamının adabına uygun hareket eder nezaketten asla ödün vermezlerdi. Birbirlerinin sözünü kesmeden, etik kurallara uygun olarak sırası geldiğinde düşüncelerini sakin bir ses tonuyla, edeplice ifade etmeyi becerirlerdi. Zira çok iyi bilinirdi; kişinin önce kendisine saygısı olabilmeliydi ki, karşısındakine de saygı duyabilsin!

O zamanlar, şimdiki gibi şakülü kaymış yaygın sosyal medya olanakları olmasa da, insanlar farklı sosyal ortamlarda bir araya gelir; belden aşağı vurmadan! Pek ala siyaset yapabilirlerdi… Bu ortamlarda söylenmek istenenler dile getirilir, bazen taraflar arasında eleştirinin dozu yükselse bile bu asla birbirlerine hakaret etme noktasına taşınmaz, taşınmasına da müsaade edilmezdi.

Ama gelin görün ki her şeyin sıradanlaştırıldığı günümüz koşullarında; çürümüşlüğün ağır ve geniz yakıcı kokusu, her geçen gün şiddetini arttırarak insanları canından bezdirmekte. Amaca ulaşmak adına izlenen her yol mubah sayılıp insanlar itibarsızlaştırılmakta, toplumsal doku ve siyaset kurumu derin yaralar almaktadır. Olup bitenler karşısında edep beklentisi içinde olanlara gelince, onlar da çareyi her zaman olduğu gibi hakemin düdük sesine bağlamış tribünde sadece beklemektedirler!

Oysa ayrımsız tüm yurttaşlarımızın, bulunduğu her ortam ve platformda bu çürümüşlüğe karşı durmanın, öncelikle bir yurtseverlik ödevi olduğunu, kirlenen siyaset ve onun tetikçilerine karşı kayıtsız kalmanın ise onaylamak anlamı taşıdığının ayırdında olması gerekmez mi?

Toplumda her gün teğet geçiştiğimiz, değişik insan tiplerine denk geliriz.

Biyolojik yapıları farklı olduğu gibi, aldıkları eğitim, sosyal çevre, statü, kariyer, kişilik farklılaşması getirir ve her bireyin ayrıklaşan kişiliği toplumda çeşitlilik oluşturur…

Ancak bazı tipler vardır ki;

Bunların; düşünme, sorma-sorgulama ve bir yanlış karşısında özeleştiri yetenekleri olmadığı gibi, olması gereken değişim de çaplarına uygun değildir.

Bildikleri; yalnızca kendileri gibi düşünmeyen, farklı çözümlemelere küfür etmek ve belde aşağı saldırmak!..

Yani, bu tipler çok idealist ve sureti haktan görüntü vermelerinin ardında, kin ve kötülük yüklüdürler.

Bunlar; sürekli kendilerini ispatlama çabası içinde olup, etrafa çamur saçarak kendilerini tatmin eden muhterislerdir.

İtibarsızlığın kaçınılmaz depresyonu içindeki bu insanlar, iddialıdırlar ancak ciddiye alınmamanın handikabını sürekli benliklerinde hissederler.

Ne söylesen, ne anlatsan anlamayan, kendi hastalıklı beyinlerinde oluşturdukları dünyanın saplantısı içindedirler.

Makam sahibi olmuşlardır, mevki sahibi olmuşlardır, servet sahibi olmuşlardır ama sonuçta hep kişilik özürlüsü olarak kalakalmışlardır.

Bunlar; kafa karıştırıcı özellikleri sayesinde her alana sızmışlardır. Sürekli başkalarının tetikçiliğini yaparak itibar kazanma peşindedirler.

Tehdit olarak gördükleri kişilere ilişkin, akla hayale gelmeyen karalamalarda bulunmayı görev edinmiş olup bundan da şeytani bir zevk alırlar!

Çamur at izi kalsın aşağılık anlayışı ile çevreleri nefret kusarlar.

Özetle, karanlık odakların kara saplı saldırı bıçaklarıdırlar!..

Bunları ve özendirenlerini tanımak… teşhir edip ipliklerini pazara çıkartmak bir toplumsal sorumluluktur diye düşünüyorum dostlarım.

Güzel bir hafta sonu dileklerimle…