Maç başlamadan önce,Trabzonspor-Denizlispor dendiğinde,yüz kere Trabzonspor derdim. Demek ki bizler de yanılabiliyoruz. Çünkü bir takımın başarısına bakıldığında önce kulübesine bakılmalıdır ki en belirgin sonucu kulübesindedir.
Şimdi Trabzonspor’un sahadaki ilk 11’i hemen hemen belliyken kulübesinde de pek çok maçta denenmiş ilerideki bu takıma katkı sunabilecek veya görev aldıklarında da ne yapacaklarını bilen futbolcularımız var. Daha önemlisi kulübede oturanların bir avantajıda takım birlikteliğine inanmış olmalıdır ki dakika 21 Trabzonspor 1-0 önde.
Evet, bu demek değildir ki maç bitti. İki takımda ilk devre kendi oyun kurguları birbirlerine net olarak kabul ettiremeseler de Trabzonspor’da öylesine bir handikap vardı ki Sosa’nın bu denli kötü oynadığına ne de oynayacağına hiç ihtimal vermezdim. Demek ki bende yanılabiliyorum.
Trabzonspor, tabi ki 1-0 önde olmanın verdiği rahatlıkla hücum üstünlüğünü az da olsa elinde tutarken ortada bir olay vardı ki o da oyunun temposunu Bordo-Mavili takımda yükseltecek futbolcu grubu yoktu. Yani hazırlık paslarını yapacak rakibin alanına 4-5 kişi ile inebilecek aynı tempo ile geri dönecek futbolcular sahada görünmediler.
İkinci yarı her sporsever Trabzonspor rakip alanda daha güzel şeyler yapacağını bekledi. Lakin beklendiği gibi olmadı. Rakip oyunu önde karşılayarak atağa çıktı. Ve de yüzde yüz ilk yarıda olduğu gibi iki pozisyonu değerlendiremediler. Trabzonspor pozisyon üretmeye çalışsa da uzun toplarla sahayı daha iyi kullanan Denizlispor’du.
Sonuçta gol geliyorum dedi. Belki de Ünal hoca önlem almada geç kaldı. Çünkü bu tür maçlarda eğer bir takım 1-0 gerideyse ikinci yarının ilk 15 dakikası her iki takım için de hayati önem
taşır. Biz bunu başaramadık.
Rakip golü buldu, golden sonra ikinci golü buldu.Trabzonspor için bu üç puan çok önemliydi. Dengeyi tutamadı ve de acı bir mağlubiyet aldı