Bir insanın ömrü boyunca biriktirdiği en kıymetli hazine tecrübedir. Tecrübe, insan yaşayışının belli bir zaman diliminde ortaya çıkan ve çıktığı andan sonraki zamanı etkileyen bilgi birimidir.

Tecrübenin kişiye kazandırdığı en büyük faydaysa önceden yapmış olduğu hataları tekrarlamaması yönünde onu sevk etmesidir. Bu anlamda da insan hayatının bir kılavuzu, yol göstericisidir.

İşte tarih denilen kavram da aslında bir tecrübeler silsilesidir. Bir insan hayatı ölçeğinde düşünülen tecrübenin, insanın ortaya çıkışından itibaren günümüze kadar gelişindeki birikimin adıdır tarih. Bu sebeple geçmişini bilmek ve ondan ders çıkarmak her milletin kendi efradına eğitim odaklı olarak aşılamaya çalıştığı millî siyasettir.

Fikir adamı Nihâl Atsız, tarihini bilmeyen insanın hayvandan farkı olmayacağını söyler. Bu çok doğru bir tespittir. İnsanı hayvandan ayıran en önemli olgu geçmişinin bilincinde olmasıdır. Mazisi olmayanın geleceği de olamaz. Gelecek ise geçmişin hatalarından ders alarak, doğruları devam ettirerek ve elde edilen tecrübe nispetinde yol haritası çizilerek şekillendirilir. Dolayısıyla tarihin bilgisi ve tecrübesi aslında en çok bizleri yöneten siyasetçi ve idareci ehline gereklidir. Tanzimat dönemi Osmanlı devlet ve ilim adamı Ahmed Cevdet Paşa da tarihi bir ibret alma aracı ve tecrübe kaynağı olarak görür ve en çok da yönetici kadroların buna ihtiyaç duyduğunu vurgular. Bu sebeple yöneticiler devletin ve toplumun eksik kalmış veya yozlaşmış yönlerini ancak tarihin ışığında revize edebilirler.

Yazar tarihçi olunca sözün başı da tarih kokuyor. Biz bir tarihçi olarak gerek ülke gündemi gerekse Trabzon merkezli kaleme alacağımız yazılarla birlikte, tarihî bilgiden ve tecrübeden hareket ederek farklı bakış açılarıyla olayları/sorunları değerlendirip okuyuculara izahatta bulunma imkânı yakalayabiliriz. Etkisi nispetinde toplumun geneline yayılacak miyarda da tarihin bilgisi ve tecrübesi yöneticilere sirayet edip onları bu minvalde hareket etmeye teşvik edebilir/zorlayabilir.

Bize düşen görev, toplum nezdinde tarih merkezli bir yankı uyandırmaktır. Türk’ün şanlı tarihi örnek teşkil etme noktasında müsaittir. Ecdadın yaptığı tarihi yeniden yapamasak bile onların anlayışından ve fikriyatından mülhem gelecek tayin etmek elimizdedir. Türk milleti bunu yapabilecek kudrettedir.

Unutmayalım, bu milletin dirilişi tarihî köklerinde yatmaktadır.