Kenan Atalay, ‘Trabzon futbol camiasının futbolu ve başarıyı yeniden keşfetmesine gerek yok. Geçmişine baksa, oradan örnek alsa bunu rahatlıkla görecektir. Başarının formülü kulübün tarihinde yatıyor. Kimse beni ‘onlar eskide kaldı’ söylemine inandıramaz’ dedi.

Trabzonspor’da önce yedek sonrasında asıl yönetici olarak birçok dönem görev aldınız. Yönetiminde de bulunduğunuz, Trabzonsporlu kimliğinizle o yılları, yaşadıklarınızı ve tespitlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

TRABZONSPOR HAYATIMDA HEP VARDI
Futbol dolayısıyla Trabzonspor’a ilgim çok küçük yaşlarda başladı. İdmanocağı’nın Beşiktaş’ı kupadan elediği Trabzon’da oynadığı ilk maçını 7 yaşında canlı izleyenlerden birisiyim. Lisede okurken, Türkiye’de amatör takımların genç takımlar ligi kuruldu. Ben de 24 Şubat Spor Kulübünün genç takımda bir süre futbol oynadım. Daha sonra üniversite eğitimi için Trabzon’dan ayrılınca futbolu da bıraktım. Trabzonspor yaşantımızın içerisinde hep vardı. Ailemizdeki büyükler de futbol ve Trabzonspor ile ilgiliydi. İyi bir futbol izleyicisiydik, bu merak Trabzonspor’un başarılarıyla üst düzeye çıktı.

YEDEKTEN ASIL YÖNETİCİLİĞE
Trabzonspor’da ilk yöneticiliğim 1989-91 sezonunda Mehmet Ali Yılmaz’ın başkan, İskender Önal’ın asbaşkan olduğu yönetimde yedek yönetici olarak başladı. Ardından 1994’te Faruk Özak döneminde de yedek yöneticiydim. 11 kişi istifa edince, bizler de asıl yönetici olduk. Altı ay sonra gidilen genel kurulda yönetimde bazı değişiklikler oldu, yedek yönetici olmayı da kabul etmediğim için ara verdim. 2000’de Özkan Sümer’in başkanlığındaki yönetimde genel sayman olarak görev aldım. Son olarak 2007’de Sadri Şener’in başkanlığındaki yönetimde denetleme kurulu başkanı olarak 2010 yılına kadar bu görevi sürdürdüm. Trabzonspor’daki yöneticilik kariyerim bu şekilde… Kendime göre bu işi noktaladığımı düşünüyorum.

ZAMANLA HER ŞEY YAPBOZA DÖNDÜ
Yıllar içerisinde herkesin dillendirdiği ve bildiği, Trabzonspor varoluş ve başarılı olduğu yıllardaki gerçeklerinden uzaklaştığıdır. Trabzonspor kurulduğu ilk yıllarda da farklı şeyler denedi, başka takımlardan futbolcu transfer etti ama başarılı olamadı. Sonraki süreçte kendi evlatlarını takıma topladıktan sonra üst üste şampiyonluklar geldi. Ve herkesin isimlerini ezbere bildiği şampiyon bir kadro oluştu. Tabi o kadroya dışarıdan transfer edilen birkaç futbolcu da alındı ama gelen futbolcular da Trabzonspor’un ruhuna uyum sağladı. Ne zamanki kulübün yönetim anlayışında değişiklik oldu, İstanbul takımlarının duygu ve düşüncelerine paralel yönetilmeye, futbolcu tercihleri de o takımlara göre oluşmaya başladı işte o noktada Trabzonspor geri gitti. Bir de yapılan oluşumlarda sabır da gösterilmedi. Yani bir takım kuruldu, teknik direktör getirildi başarılı olamayınca hemen ertesi yıl yeni bir takım ve yeni bir teknik kadro getirildi. İş yapboza döndü.

YÖNETİM VE KADRODA İSTİKRAR
Yönetimler Trabzonspor’un geçmişteki başarılarının nasıl geldiğini araştırmadan, başka takımların yönetim anlayışı ile kulübü yönetmeye başladılar. Taraftarların takım üzerindeki yoğun baskısı yöneticileri de olumsuz etkileyerek sürekli değişiklik yapmaya itti. Taraftar sürekli yeni futbolcu alınmasını ister, başarının böyle geleceğini düşünür. Yöneticiler de işin doğrusunu düşünmek yerine taraftarın sesine kulak verirse, bu başarı grafiğini aşağılara çeker. Trabzonspor, istikrarlı bir yönetim ve istikrarlı bir kadro ile 2011 yılında şampiyonluğu yakaladı. 1995-96 sezonundaki kadro da çok başarılıydı. Trabzonspor ne zaman kendi değerlerine önem verdi, yönetim ve kadroda istikrarı sağladı, o zaman başarı geldi.

O DÖNEM HER ŞEY ÇOK KÖTÜYDÜ
2000 yılında Özkan Sümer başkanlığında çok zor şartlarda olan bir kulübü devralmıştık. Her şey çok kötüydü. Kulübün hiçbir geliri yok, bütün resmi gelirler ipotek altına alınmıştı.  O dönemde biz ne yaptık? Küçülmeye gittik. Çok paralara transfer edilen futbolcular elden çıkarıldı, başka illerde top oynayan Trabzonlu futbolcular kadroya dahil edildi. Planlı bir şekilde bir taraftan borçları öderken diğer taraftan da takım kadrosunu oluşturmaya çalıştık. Oluşturduğumuz kadroda 15-16 tane Trabzon kökenli futbolcu vardı. Başarı gelmeye başladı, nitekim o kadro iki yıl üst üste Türkiye kupasını aldı, ligi ise üst sıralarda tamamladı.

ARÇİL, ŞOTA VE AURELİO
O dönem Özkan Sümer cebine yüz bin dolar koyup Brezilya’ya futbolcu almak için gitti. Aurelio ve Da Silva’yı getirdi. Belçikalı Summer, Kore’den Lee vardı. Bunlar çok az maliyetle alınmış ama takıma yüksek katkı sağlayan futbolcular oldu. Kupa şampiyonu olan takımın kadrosunda bu futbolcular vardı. Trabzonspor’un tarihine baktığımızda az paraya transfer ettiği yabancı futbolculardan verim aldığını görüyoruz. Arçil, Şota ve Aurelio gibi futbolcular buna en iyi örnektir. Son yıllarda hem maliyeti yüksek hem de yaşları yüksek futbolcular transfer edildi. Biz de bunlardan verim ve başarı bekliyoruz.

GELİRİN ÜZERİNDE TRANSFER YAPILINCA!
Artık futbolun ruhuna profesyonellik işledi. Transfer ettiğin futbolcu avukatıyla geliyor görüşmeye, sözleşmede en küçük bir aksama olunca çekip gidiyor, çünkü her şey futbolcu lehine. Bugün Trabzonspor’un önünde de bu sorunlar var. Ekonomik sıkıntılar her dönemde var, bunun nedeni ise yapılan transferlerdir. Geliriniz belli ve siz çok paralara transferler yapınca, üstelik bunda da başarılı olamayınca ekonomik sorunlar katlanarak artıyor. Trabzonspor’un gelirlerini artırmak için yapacağı çok fazla seçeneği de yok, şampiyonluk ve kupalarda başarılı olmaktan başka.

KİMSE BENİ İNANDIRAMAZ!
Trabzonspor’un üst üste şampiyonluklar yaşadığı yıllarda İstanbul takımları yine bugünkü gibi yurtiçi ve yurt dışından başarılı futbolcuları transfer ediyordu, yabancı teknik direktör getiriyordu. Yani İstanbul takımları o dönemlerde de ekonomik olarak güçlüydü, Trabzonspor bunlarla mücadele ederek şampiyon oluyordu. Çünkü Trabzonspor’un değerleri farklıydı, futbolcusu, teknik ekibi ve yöneticisi Trabzon’dandı. Şampiyon olamadığımız yıllar içerisinde kadro ve yönetim konusunda ne kadar öze yaklaşıldı başarıya yaklaştı hatta yakaladı. Trabzonspor’un başarı anahtarı belli aslında… Önemli olan bunu cesaret, kararlılıkla ve sabırla uygulayacak yönetim anlayışının oluşması. Trabzon futbol camiasının futbolu ve başarıyı yeniden keşfetmesine gerek yok. Geçmişine baksa oradan örnek alsa bunu rahatlıkla görecektir. Ama maalesef geçmişe bakmak, geçmişe takılmak olarak algılanıyor halbuki öyle değildir. Geçmiş gelecek için bir referanstır. Bana göre Trabzonspor’un futbol gerçeği budur, kimse beni ‘onlar eskide kaldı’ söylemine inandıramaz.

KAĞIT GRAMAJI YÜKSEK OLUNCA
Özkan Sümer’in başkanlığındaki liste ile Mehmet Ali Yılmaz’a karşı 31 Aralık 2000 yılbaşı gecesi yapılan kongre ile seçime girdik. Sandıklar açılıyor biz de tribünde oturuyoruz heyecanla sonuçları bekliyoruz. Rahmetli Cengiz Çebi divan başkanı. Oylar sandıklardan çıkarılıp tasnif ediliyor, biz de sandıktan çıkan kağıtların kabarıklığına bakarak tahminde bulunmaya çalışıyoruz. Mehmet Ali Yılmaz’ın listesindeki kağıtlar daha kabarık görünüyor. Rasim Yılmaz’ın kardeşi, ‘onların kağıt gramajı fazla ondan oylar kabarık görünüyor. Bizim kağıtların gramajı düşük, bizim oylar daha fazla’ demişti. Nitekim seçimi kazandık. Yönetime geldik ama kulüp üzerinde çok fazla icra vardı. O dönem icra işleriyle çok uğraştık. Güzellikler yanında kötü günler de yaşadık.

Kenan Atalay kimdir?
1956 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, Orta ve Lise öğrenimini Trabzon’da tamamladı. Ege Üniversitesi İşletme fakültesini bitirdi. Trabzon’da Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik bürosu açtı. Trabzonspor’da çeşitli dönemlerde yöneticilik yaptı. Evli iki çocuk babası olan Kenan Atalay, halen Trabzon’da Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik yapıyor.

Röportaj: Fatma Yavuz
Editör: Haber Merkezi