Trabzonspor’da futbol oynayan, teknik direktörlük ve kulüp başkanlığı yaparak unutulmaz isimle arasında yer alan, 80 yaşını geride bırakan ve şuan Ahmet Ağaoğlu'nun başkanlığını yaptığı bordo-mavili yönetimde genel koordinatörlük görevini ve istişare kurulu başkanlığını yürüten Özkan Sümer, futbol gündemiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Süper, büyük kulüplerin kayrıldığını belirtirken Türk futbolunun hiç iyi yönetilmediğini ve Türk toplumu yabancıya hayran kendi insanına düşman bir yapıya sahip olduğunun altını çizdi.

Büyük takımların küçük takımlar karşısında her zaman kayrıldığına yönelik futbol kamuoyunda oluşan hakim kanaatin gerçeklik payı sorulan emektar futbol adamı Sümer, “Büyük kulüplerin kayrıldığını net bir şekilde ifade edebilirim. Kayrılmıştır. Kaldı ki şimdi bu kayrılmanın etkileri çok derin oluyor. Yani o küçük kulübün hakkını elinden aldığın an yaşamını tehlikeye düşürüyorsun. Büyük kulüpten bir şeyler aldığın, kopardığın zaman yine büyüklüğü devam eder ama küçük kulüp için aynı şeyi söylememiz mümkün değil. Bu bakımdan Türk futbolu çok acı sonuçlar yaşadı” şeklinde cevabını verdi.

En yaşlı, en borçlu lig!
Usta teknik adam, futbolumuzdaki sorunları sıralarken bunun müsebbibinin federasyon olduğunu iddia etti: “Bir kere Türk futbolu iyi yönetilmiyor, hatta hiç yönetilmiyor. İnanılmaz derece savruk haldeler. Futbolu idare etmek bir kere teknik bağlamda çok çok ciddi bir iştir. Çok teknik bir iştir. Bu kadar teknik bir işin bu kadar yüzeysel ve bu kadar olayın becerisini ve değerini kavramamış insanlar tarafından yönetilmesi veya sorumluluk üstlenilmesi aklın alabileceği bir şey değil. Zaten ülke futbolunun akıbeti bu bakımdan büyük bir çöküş, hatta büyük bir tükeniş içinde. Şimdi birkaç örnek vereyim. Türk futbolu, Kıbrıs'tan sonra dünyada en fazla yabancı kullanan ülke. Türk futbolu, dünyada en yaşlı lig. Türk futbolu, en az oyuncu üreten lig. Türk futbolu, dünyada en borçlu lig. Türk futbolunun bir kısmı belediyeler tarafından yönetilen tek ülke. Geçen seneki verilere göre söyleyeyim, geçen sene Süper Lig'de 17 teknik adamın görevine son verilmesi, bu da bir dünya rekoru.”

Arşimet noktası: Üretim
Özkan hoca, sıraladığı sorunlar için çözüm önerisini de dile getiriyor. Sümer'e göre tek kurtuluş yolu, futbolcu üretiminde: “Türk futbolu artık her yönden, sportif olarak, ekonomik olarak, kitlesel olarak da çok zor günler geçiriyor. Benim tanımlamam şudur; Türk futbolunu yükseltebilecek tek değer, ben ona Arşimet noktası diyorum, üretimdir. Üretim yaptığın takdirde sportif başarı yükselecek, kulüpler ekonomik zorluktan kurtulmuş olacak ve bir devamlılık kazanacak. Ülke yeniliğiyle beraber gerçek anlamda özgün bir rekabet içerisinde olacak. Şimdi işte taşımalar, çıkarmalar, vermeler, almalar her yönüyle bir tutarsızlık, bir değersizlik, bir kalıcılık ortaya çıkarmadığı için ne yazık ki işler böylesine ters gidiyor.”

Yabancıya hayran kendi insanına düşman
Kulüplerin kurtuluşu için üretimin şart olduğunu savunan Özkan Sümer'e göre bu icraatın önündeki en büyük engel yabancı futbolcular: “Bir kere değer vermediğin bir şeyin değer üretmesi mümkün değildir. Her şeyden önce kendi insanımıza değer vermiyoruz. Bizden değilse bizden iyidir anlayışı içerisinde. Yani Türk toplumu, yabancıya hayran, kendi insanına düşman. Hatta ben biraz daha ileri giderek bir konuşmamda, sunumumda söyledim. Türk toplumu sportif açlığını kendi insanını, çocuklarını yiyerek gidermeye çalışıyor. Bu çocuklar bu destekten, imkandan ve ortamdan mahrum bırakıldığı sürece gelişmeleri mümkün değil.

Şimdi müşteri var
Futbol çarkının içinde bulunan ve her geçen gün değişen taraftar profilleri de sorulan Özkan Sümer: “Taraftar dediğimiz şey geçmişte her şeye rağmen böyle sadakat üzerinde düşünülürdü. Yani kulübüne herkesin kolaylıkla yapacağı tanımlamayla söyleyeyim, taraftarlık koşulsuz bir sadakattir. Şimdi müşteri var, müşteriden bahsedebiliriz. Talep ediyor, istiyor. O zaman talep malep yok. Dediğim gibi koşulsuz olarak sadakat. Şunu al diyor, bunu al diyor, oyuncu al diyor, yönetim değişsin diyor, hoca değişsin diyor. Şunlar yapılsın diyor. Yani tamamen müşteri haline gelmiş. Müşteri memnuniyeti de çok farklı bir şeydir ve memnun ettikçe yeni bir memnuniyetsizlik ortaya çıkıyor. Yani, kulüp kurumsal anlamda bir yapıya kavuşmadığı takdirde o müşteri memnuniyeti egemen olur. O memnuniyeti de besleyen medya olur çünkü o da o müşteriyi iyi tutmak zorundadır ve bu birleşme veya bu ilişki ve etkileşim sonunda işte ihtiyaç duyulan doğru bir kulüp yapısını ve yönetimini ortaya çıkarmaya en büyük engel ne yazık ki.”

Bedel yoksa ödül de yok
Usta isim gençlere mini nasihatte de bulunarak şunları söyledi: “Bir genç, bir kısım uygulamalardan rahatsızlık yaşayacak. Yaşayacak yani ama gençlerin zorlanmadan gelişmenin olmayacağını bilmesi lazım. O zorlukları aştığı zaman gelişme yolunun da açıldığını bilmesi lazım. Her zorluk onun gelişmesine önemli bir katkıdır. Bedel yoksa ödül de yoktur.”

Editör: Haber Merkezi