Hacı-hoca antipatileri: Buradan başlayalım istedim. Zira bazıları için değilse de halkımız birçoğu insan için çok önemlidir inanç seçenekleri. Çoğumuz istemeyiz islami temsilcilerimizin önce kötü ve sevimsiz olmalarını diğer taraftan da takıntı halinde her durumda “hacılar şöyle, hocalar böyle.” Kuran kurslarını da aşağılamak için aynı iftiralar pireleri deve yapmakla sürüp gider.
Cahildirler(!), ahlaksızdırlar(!) Bunların çoğu içimizde bir zamanlar gayri  müslümlerle çok haşır neşir olduğumuz bizdendir(!) zannettiklerimizin içimize soktuğu takıntılardır. Ama biz onların manastırlarında papazların rahibelerle, manastıra yeni intisab etmiş sübyan rahibe adayları ile olan maceralarından bahsetmekten hep ar ederiz de..!
Ama kendi din adamlarımıza “vur abalıya.” İnanç zaafiyetinden başka ne ola ki?

Namaz-ezan antipatisi: Bu da sırada olan tabii çok az da olsa içimizde bilinçsiz, söyledikleri sözlerinin nereye varacağını hesap etmeden kimlere ve hangi kafaya  hizmet ettiklerini düşünmeden sarf edilen eleştiriler. “Namaz kılmakla ne oluyor, kalbin doğru olsun vs.” Doğru, kalbin doğru olmayınca, devlet, komşu hakkını gözetmeden, helȃl haram hesap etmeden elbette ne namazın namaz ne kalbin kalptir. Gelelim ezan meselesine. Okunan ezana zırt pırt tepki vermek meselesi de bilinçsiz ve sonu hesap edilmeyen tepkiler.
Ha şuna katılırım. Minareleri bizim müezzin efendiler artık süs diye kullanıyorlar. Sonuna kadar açılan ses ayarları bana göre de hiç hoş değil. Adeta birilerine zoraki dinletmek gibi oluyor. Yakında ve etrafta olan insanların metalik ezan sesleri konusunda rahatsızlığını da es geçmemek gerekir. O minarelerden okunan ve uzaktan gelen garip ezan seslerine hasret kaldık bu da biline.

Diyanet antipatisi(!): nereden, kimden nasıl içimize fitne olarak sokuldu bu “diyanet antipatisi” doğrusu  enteresan. Atatürk tarafından dini hizmetlerin devlet merkezli organize edilmesi için kurulmuş bir organizasyon. Yok bütçesi şu idi, bu idi. Demek ki gerekli idi ki bu bütçe bu teşkilata veriliyor. Ha, bazı mezhep müntesiplerinin işine gelmeyebilir. Ayrıca senin gözünde de olmayabilir. Amma maneviyatsız bir millet te ahlaken eninde sonunda çökmeye mahkumdur.
Diyanete, hocaya, müezzine kızıp “namaza lȃf üretmek” te ayrı konu. Papaza kızıp oruç bozmak gibi.

Siyaset ve siyasi tercih antipatisi: Herkes ve her gurup için söylüyorum. Devletin ve milletin var oluşunu matuf bir faaliyeti sırf senin sempatin olmayan ve oy vermediğin bir hükümetin faaliyetine veya başarısına antipatik söz sarf etmek, olanı, yapılanı inkȃr etmek olacak iş değil. Yanlışa eleştiriye elbette varım. Yarın bugün senin oy verdiğin kimse de bu görevi yüklenirse karşı görüşün sahibi de aynı tavrı gösterirse, o da olmaz değil mi? İnanç zaafiyetidir bu da.