Şu sosyal medyalar çıktı erkelik te hortladı. Bunların sayesinde biz de yanlış ile doğruyu bulup bu karanlık Dünyada yolumuz tayin edebiliyoruz. Zira hayatta her şey çift yaratılmıştır. Yanlışı bilmesen hakikati bulmak ve bilmek ne mümkün? Bizim Facebook sosyalinde “Sümer-Babil” diye bir gurup var, teklif geldi ortak oldum. Neler var neler. Defalarca yazdık oradaki arkadaşlarda bilerek bilmeyerek, “Tanrılar-Tanrıçalar” deyimine habire yumuldular. Birisi dedi ki “Bu tabir antik çağın insanlarının tabiri” tamam dedik. Başka birisi de senin “Allah” dediğin bilmem Arapların Muhammed öncesi “LAH” putunun “AL” takısından türemiş(!) vs. Tabii bunları okumayıp silip atsan eğriyi, yanlışı bilmeyince doğruya nasıl varacağız. Tuttu birileri Sümerleri mihenk taşı yaptı. Her şeyi bunlar buldu, icat etti, hatta Atom bombası, cep telefonu dahi yaptırdılar. Ona da eyvallah. Ben de dedim ki “Yahu arkadaşlar Allah veya Tanrı, neyse o zamanda vardı, o zaman da Allah’ın elçileri var idi, o gün ne ise bugünde o”. Baktım ki mesele “Tanrı mı, Allah mı?” mücadelesine döndü. Dedim ki “Arkadaşlar isim şu veya bu” Dinin ismi İslam veya papatya(!) vs. Bunlar yani şekil, isim hiç önemli değil. Ya lisan? O da önemli değil. “Yüce yaratıcının lisanı gönül lisanıdır”. Allah fikri insanın zaten fıtratında vardır.  Kendini inandırmamaya zorlayacağına, kendini rahat bıraksan zaten kendini bulursun. Sordu bana vatandaş “Bu kâinat hakkında fikrin ne? “Bir Tanrının yaratığı mı yoksa kendiliğinden mi olmuş?”.

Yahu, bunca düzen “Tesadüf olur mu?” Dedim. Hepsini at bir kenara, bakın Dünya’nın uzayda duruş pozisyonu dahi seni bir üst ve kâmil akla ulaştırır. İnsan vücudunda saniyede 50 milyon hücrenin öldüğünü ve yerine yenisinin yaratıldığını bilirken,  Dünyanın, yörüngesinde dönerken devamlı 23 derece 27 dakikalık bir eğimle hareket ettiğini bilmek yeter. Eğer bu eğim olmasa 1- mevsimler oluşmazdı

2- gece ve gündüz hep eşit olurdu. 3- güneş ışıkları her zaman ekvatora dik düşer İklimler ortadan kalkardı.

Gerisini siz hesap edin. Bana Dünya, Güneş sistemi sonra kâinat hiç te kendiliğinden olmuş gibi gelmiyor. Muazzam bir kuvvet, erişilmeyecek bir akıl, yani bir halik(yaratıcı), amir bir kuvvet sahibi var gözüküyor.

O, yok gibi kendini zorlamanın alemi mi var?

Yaratanı yok sayarak, kendini bazı kural ve kısıtlamalardan vareste tutmaya çalışmakla, yaratanı değil kendini inkâr etmektir.

İnkâr için zorlanmaya gerek yok. Kendini serbest bırakmak dahi inanmak için yeterli gayrettir. Günahlar, noksanlar, zaaflar insanoğlu içindir.  Yeter ki komşu ve kul hakkına tecavüz etme. Bazılarının bireysel hatalarına bakıp “Sözde de Müslüman” diyerek inancın gereksizliğini ispata çalışmanın gayreti seni nereye götürüyor? Ya “Tanrılar ve Tanrıçalar” safsatası? Bu deyimin yerleştiği inanç sapıklığı yüzünden tarihten künfeyekün olmuş bazı medeniyetlere hayranlık(!) göstererek neyi hortlatmaya çalışıyorsunuz?  Rahmetli annem bir gün bana dedi ki; “Oğlum eğer Tanrı 2 tane veya daha çok olursa kimin dediği olacak? Sonra kavga(!) ederler”. Ne güzel izah etmiş rahmetli anacığım. Rahmet olsun, Nurlar içinde yatsın. Hoşça kalın.