Nihayet Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yıldönümü kutlamaları törenlerine de ulaştık. Bu törenler de kurtuluşu olayı kadar çok önemlidir. Bu nedenle hiç aksatılmadan harfiyen ve resmen topyekûn uygulanmalıdır. Takip edilmelidir. Çünkü bu kurtuluş olayı sonucu bugün Trabzon’da rahatça yaşamaktayız. Yeni nesiller bunu ilmen en güzel şekilde örenmelidirler ki; bayrağı bundan sonra hakkıyla en yüksek zirvelere dikerek onlar da dalgalandırsınlar. Düşmanlar da anlasınlar. Bir daha bu vatana musallat olmasınlar..

BATUM’DAN SAMSUN’A KADAR
Ne var ki şu anda bu 100. Yıl dönümü kutlamalarında Akçaabat Belediyesi ve Tonya Belediyesi en önde gitmektedir. Sivil Toplum Örgütlerinden ise Trabzon Yazarlar Derneği, Boğaç Han ve Kanturalı Dernekleriyle; Akyazı Kültür-_Yardımlaşma ve Dayanışma Dernekleri en önde gitmektedirler. Tabii ki bu Kurtuluş, Kurtuluş zamanında (1918’de) hudutları Batum’dan Samsuna kadar olan eski Trabzon Bölgesinin tamamındaki bir kurtuluştur. Acaba Ruslar 1916’da Trabzon neden işgal etmişlerdi? Buradan başlayarak Kurtuluşun bu 100.Yıl kutlamalarını hakkıyla değerlendirmeye çalışalım.

TRABZON BİR ULAŞIM MERKEZİYDİ
Enver Paşanın izniyle Alman gemilerinin Boğazlardan geçerek Sivastopol’u bombalaması Rusları kızdırdı. Aslında bu batılıların Osmanlıyı parçalamak ilk önce Rusları devreye sokmak planıydı. Bu konuda İş Bankasının 2018’de yayınladığı “100 Proje “ adlı hacimli kitapta Trabzon adı da geçmektedir. Çünkü Trabzon Anadolu’da Osmanlının bütün dünyaya ulaşım merkeziydi. Yani Yabancı devletler bu konuda anlaşmışlardı. Almanların da Türkiye ile berabermiş gibi görünmesinin bu iki Rus şehrini bombalamasının asıl sebebi de Türkiye’yi savaşa sokarak zayıflatıp kolay bölmek oyunuydu. Zaten bu sebep anlaşıldıktan sonra komutanlık Padişah tarafından Alman Liman Wansanders’ten alınarak Kurmay komutan Mustafa Kemale verilmiştir.

Bugünkü terörün asıl köklerinde de batılıların bu eski bölücülük oyunu vardır. O zamanki Rus Çarı da bu bölücü 100 Projeye imza atmıştı. Bafra’dan Hataya bir hat çekip eski Trabzon’u ve Türkiye’nin doğusun tamamen kesip tarafına almak istiyordu. İran üzerinden sıcak denizlere inememişti. Ayrıca Trabzon’da 18 konsolosluk ve çok sayıda yapancı okul vardı. İngilizler de Trabzon İran transit yolunu ele geçirmişti. Bu nedenle Rusya komşusu olan burnunun dibindeki Trabzon’u kaptırmak istemiyordu. Bu nedenle Çar 2. Nikola Sivastopol’un bombalanmasını bahane ederek Trabzon’u bombalamaya başladı. Trabzon’a Liman, Boztepe ve de Soğuksu’dan üç koldan çıkartma yaptı. Aslında ilk bombardımanları I.Cihan savaşı nedeniyle de 1916’da değil 1914’te başlattı. 1915 ve 1916’da devam ettirdi. Bölgede kırk bin, Trabzon merkezinde dört bin ev yakıp yıktılar. İşgal bombalama ve çıkartmalarını askerî filmlere çektiler. Rapor olarak kendi devletine verdiler. Şu anda Trabzon’da da CD’leri mevcuttur.

KUVVETLERİMİZ 60 BİN KİŞİYDİ
Bu iş için 24 Şubatta Rize’yi işgal ederek işe başladı. Daha sonra Trabzon’a ilerler. Of ‘ta günlerce Solaklı deresi kan aktı. Ruslar ayrıca 200 bin kişilik birlikleriyle Erzurum-Bayburt ve Gümüşhane üzerinden ilerledi. Bizim kuvvetlerimiz 60 bin kişi idi. Rusya batılıların Osmanlıya “Hasta Adam” dediği o dönem batı teknik ve kalkınmasını yakalamıştı. Fakat Rusya Mason Locası Locada kayıtlı olmasına rağmen İngiliz taktiği ve teklifi ile Çar II. Nokola’yı devirip “Bolşevik” denilen Yahudi Gettolarından Lenini Rusya’nın başına getirmek istiyorlardı. Fakat Çar bütün masonları tutuklattı ve Trabzon’u işgal etti. Bafra’ya kadar gidecekti. Harşit’i geçemedi. Of’ta 22 gün şiddetli çarpışmalar olmasına rağmen 18 Nisan’da Ruslar Trabzon’u işgal etti.

252 BİN ŞEHİT VERİLDİ
İlk muhacirlik göçü 21 Şubatta kış günü başladı. 26 Marta son göç bitti. Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey 5 Şubat’ta Trabzon’dan çıkıp Akçaabat’a göçtü. Akçaabat 21 Nisanda işgal edildi. 22 Nisan gecesi herkes Akçaabat’ı terk etti. Kara ve Deniz yoluyla batıdaki şehirlere gidildi. On günde samsuna varıldı. Çok zorluklar çekildi. İki senede bir milyon 200 bin muhacir Trabzon-Doğu Karadeniz bölgesinden batıya göçtü. 252 bin şehit verildi.180 bin kişi geri dönebildi. Giderken kayıkta 35 kişi vardı. Dönüşte bir motorda 60 kişi oldu. Çanakkale gibi müthiş bir işgal oldu. Bu nedenle ciddiye alınmalıdır. Hatta Çanakkale gibi filmi de çevrilmeli, kitapları yazılmalı, yeni nesiller bu olayın üç boyutu olan işgal-muhacirlik ve kurtuluş boyutlarını tam öğrenmeli ve gereğini hakkıyla yapmalıdırlar.

KARADAĞ SİLSİLESİNDE SADECE 25 BİN ŞEHİT
Giderken yollarda 60 bin kişi açlık, hastalık ve soğuktan şehit oldu. Bütün bölge insanı muhacir çıktı, çıkamayanlar da oldu. Termede kirli dere sularından bombardıman altında çorba yapıp içtiler. Ordu’da fındıkkabuğunu öğütüp ekmek yapıp yediler. Bir altınla bir bazlama bile alınamadı Ordu’da. Vali Bey devletin evrakını da buraya kaçırdı. Fakat Ruslar Trabzon’dan dört gemi tarihi eser kaçırdılar. Bir gemisi fırtınada batmış olduğu hala söylenir. Şu iyi bilinmeli ki bu işgal Muhacirlik ve kurtuluş Osmanlı dönemi olayıdır. Ruslar sahilleri işgal ettiler amma daları iki senede aşamadılar. Lenin ihtilalına kadar armut mu topladılar? İki senede perişan oldular. Yüz bin kayıp verdiler. Bunu on bin gösteriyorlar. 40 bin gösteriyorlar. Genel Kurmay kayıtlarına göre bizim gönüllü ordumuz ve Teşkilatı mahsusa 92 gün yani üç ay sadece Karadağ’da Ruslara geçit vermediler. Sadece Karadağ Silsilelerinde Sivri tepesi ve Sisdağı da dahil 20 bin şehit ve 35 bin yaralı verdiler.

MUHAMMET KALK KIYAMET KOPTU
Bu işgal tarihte bir “istilâyı küffâr”dır. Bir Kıyamettir. Bu neden Cudi bey “EY MUHAMMED KALK!.KIYAMET KOPTU” diye şiir bile yazdı. Zaten türkülerde “ÇAVUŞLUYA GELDİK. KOPTU KIYAMET” hükmü apaçık vardır. Muhacirlik bir mahşerdir. Kurtuluşun parolası ise, “CİHÂD-I MUKADDES”TİR. Tıpkı Çanakkale’deki gibi..Ruslar sadece bir tabur asker (bin kişi) Çavuşlu deresinde kaybettiler. Fakat çok katlamalar yaptılar. Halkı Çavuşlu sahilinde makinelerle açarak kuma gömdüler. Kadın saçları aylaca denizde dalga vurdu kuma gömülenlerin yer yer açılmasıyla.. Her neyse olan oldu. Bunların şehitlikleri her yerde belilidir. Belgeselleri de yapılmıştır. Yönetmen Halil Demirci beyin, “2.Çanakkale Harşit” belgeseli çok önemlidir. Ayrıca bu konu da senelerce araştırma yaparak yazdığımız kitaplar da. Aslında bizim araştırmalarımız belgesel yapılmıştır. Emeği geçen herkesi tebrik ederiz. Nihayet Lenin İhtilâli oldu amma Erzincan Andlaşması da yapıldı. Rusya Türkiye ile masaya oturdu. Ve geri çekildi. Trabzon bunu kutlamakta haklıdır. Karadağ’ın tepesinde bile Şehitlik vardır. Bütün Şehit ve gazilerimizin ruhları şâd olsun. Muhacirler dönüşte Akçakale’de bir and yaptılar. Trabzon’un bundan sonra Sanayi ele kurtulabileceğini, Trabzon’da sanayi kurulmasını kararlaştırdılar. “TRABZON SEN BİZİM VATAN KÂBEMİZSİN” diyerek toprağı öptüler. Bunlar hiç unutulmasın. Kurtuluş kuvvetleri komutanı Kurmay Albay Hacı Hamdi beyin Değirmendere’deki kabri ziyaret edilsin. Vali bey, Belediye Başkanları, İl Müftüsü, öğrenciler, Komutanlar orada toplansınlar. Orda şehitlikte asıl kutlamayı yapmalıdırlar.

HAZIRCILIK YAPMAYALIM
İşte Trabzon’un düşman işgalinden Kurtuluşunun 100. Yılı dönümü kutlamalarında Çanakkale savaşı kadar önemli olan bu tarihî zafer kutlanmaktadır. Kendimizi onların yerine koyalım. Hazırcılık yapmayalım. Bizler de bundan sonrakilere böyle güzel bir vatan bırakmaya devam edelim. Bugünkü Ortadoğu savaşlarında üç buçuk milyon Suriyeli ülkemizdedir. Vatansızlığın ne demek olduğu anlaşılıyor. Fakat onlardan 250 bin kişi şehit olmadı. Fındıkkabuğu da öğütüp yemiyorlar. Akçaabat’ta toplanan, Tonya’da ve Karadağ’da, Harşit’te üstlenen Karadenizliler gibi topyekun düşman karşısına da çıkmadılar.

TRABZON HEM GAZİ HEM KAHRAMANDIR
Türkiye desteğinde zafer kazanmaya çalışıyorlar. Yüce Allah onlara da zafer versin amma bizimki çok daha eski ve manalı. Mahrumiyetleri daha çoktu. 1916-1918 şartları çok zordu. Trabzon Kahramanmaraş’tan daha önce Kahraman, Gaziantep’ten daha önce gazi oldu. Onlara kahramanlık ve gazilik beratı verdi. Türkiye’ye ise halâ verilmedi. Sn. Cumhurbaşkanımızdan, İçişleri Bakanımızdan ve Genel Kurmay Başkanlığımızdan Trabzon olarak bizler de istiyoruz. Bu 100.Yıldönümü kutlamaları da bunun ispatıdır. Bu konuda Akçaabat ve Tonya önde gitmektedir. Onlara da ödülleri verilmelidir.

AKÇAABAT’TA KONFERANS
15 Şubat 2018 Perşembe günü Saat:11.de Akçaabat’ta Erol Günaydın Kültür Merkezinde gençleer ve bütün halkımıza bu tarihi olayın İşgal –muhacirlik ve Kurtuluş boyutlarını konferans olarak anlattım. Akçaabat İlçesi Yönetimi Kaymakamlık-Belediye –Jandarma- Emniyet- Milli Eğitim-Sağlıkçılar tam tekmil oradaydı. Ayrıca çeşitli görsel müzecilik olarak da salon girişinde bir sergi açılmıştı. Konferansta ağlayan öğrenciler oldu. Zira, bu tarihî olayı hakkıyla değerlendirdik.İşte bu anı gösteren iki hâtıra..

Ayrıca İşgal-Muhacirlik ve Kurtuluşu anlatan “MUHACİRLİK DESTANI “ adlı konuyla ilgili kitabımız da Akçaabat Belediyesi tarafından dinleyicilere dağıtıldı. Tören sonunda Akçaabat Kaymakamı Sn. Soner Şenel ve Akçaabat Belediye Başkanı Sn. Şefik Türkmen bu 100. Kutlamaları anısına tarafından bana hatıra olarak bir tarihî plâket verildi.

Bu vesile ile bütün izleyicilere, Kaymakam Sn Soner Şenel’e; Belediye Başkanı Sn. Şefik Türkmen’e, Kültür ve Sosyal İşleri Müdürü Sn. Turhan Bektaşoğlu’na, Akçaabat belediyesi Kültür araştırma Kuruluna ne kadar teşekkür etsek azdır. Zira onla birkaç etkinlikle de kalmadılar. Bu sene eski Trabzon’un batı hududu olan Kastamonu’dan Trabzon’a da bir 100. Yıl koşusu düzenlediler. Yol boyu bütün il ve ilçelere uğranılacak. “Hasta Adam” denilen devirde kışın bu zaferleri kazananlar Sağlam devirde elbet bunları yapar.

16 Şubat 2018 Cuma günü sabahleyin bu defa Tonya’daki 100. Yıl kutlama törenlerine gittik. Bu kutlamaların en önemlisi Sabah Saat 9.30’da başlayan ve öğleden sonra da iki bölüm halinde saat 16’daki kapanışa kadar devam eden “TONYA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU” idi. Bu Tonya tarihinde bir ilk oldu. İki ekip tamamen akademisyenlerden kurulu idi.

I. Oturum başkanı Prof. Dr. Hikmet Öksüz, 2.Oturum başkanı Pof. Dr. Ferudun Emecen beyler idi. 1.Oturumda Tonya’nın Fethi, Yerleşimi, Sosyal ve Ekonomik yapısı anlatıldı. 2.de ise; Tonya’nın Cumhuriyet dönemi anlatıldı. Bu tarihî Sempozyum içindeki birinci panelde Prof. Dr. Ferudun Emecen, Yrd. Dç. Dr. M. Hanefi Bostan, Ayhan Yüksel, Prof. Dr. Mehmet Hacısalihoğlu konuştular.

2. Panelde ise;

Veysel Usta, Prof. Dr. Hikmet Öksüz, Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, Prof. Dr. İhsan Günaydın, Prof. Dr. Asiye Mevhibe Coşar konuştular. Bunlar aynı zamanda Sempozyumum Bilim Kurulu idiler.

Bu sempozyumun açış konuşmasını ise Tonya Belediye Başkanı Sn. Osman Beşel yaptı.

Önemine dikkat çekerek herkese teşekkür etti.

Sempozyumun Onur Kurulunda Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, Prof. Dr. Hilmi Hacısalihoğlu, Prof. Dr. Fevzi Köksal, Prof. Dr. Celâl Baki beyler vardı.

Sempozyumun Danışma Kurulu da var idi. Bunların sayısı 14 kişi idi. Bunların hepsi de Akademisyen idi. Yerimizin darlığı nedeniyle sadece üç isim verebiliriz. Prof. Dr. Orhan Aydın. Bendeniz ve Hasan Kalyoncu..

Tonya Halkı çok güzel akademik bilgiler öğrendiler. Sempozyumu hem sabah hem öğleden sonra tam takip ettiler.

KADİR ALAK YILLARCA YANLIŞ SÖYLENDİ
Tonya hakkındaki ideolojik ve partizan söylentilerden ve güdümlü malumattan kurtuldular. Konuyu ilmen öğrendiler. Tonyanın Rumlukla, şuculukla buculukla ilgisi olmadığına kelimelerine varıncaya kadar bizzat şahit oldular. İlmen anlatılmayan Müslümanlık ve Türklük konuları da oldu. Meselâ: Tonyadaki Kanturalı Destanı, Dede Korkud Alacadağ Destanı, Turalı köyü, Kadir Alanı Yaylasının “Kadir Alak “ olarak yıllarca yanlış söylenmesi; Hacısalih Oğullarının en büyük mezar kitabesinin Söğütlü Camiii bahçesindeki Ömer Ağa mezar kitabesi olması; Tonya ve Akçaabat Kurtuluşunda görev alan ve kabri Söğütlü Eğitim Fakültesi önünde olan Haragalı Mustafa Ağa olması; Tonyalıların Rumca konuşmalarının Rum oldukları manasına gelmediği; Bizans Tekfurunun kızını alıp Müslüman ve Türk yapmaları; Beşikdüzü’ndeki Salur kazan Destanı, Tonya’nın işgalindeki Türk ve Rus komutanlarının adları; İki sene işgale rastlayan Ramazanda muhacirlerin Oruçlarını tutmaları; Tonya Gönüllüler reisi Kadızade Muhammet Hafıza Tonya’da bir Anıt dikilmesi, Genel Kurmay Belgeleri gibi konular iyice ortaya konmalıdır. Buna rağmen konuşmacılar Tonya’daki Rumlukla ilgili isnatları ilmen cevapladılar. Tâ 1583 yılı Osmanlıca Tahrir kayıt defterlerine, belgelerine göre Tonya’da sadece Kum yatakta birkaç Hıristiyan aile olduğu % 97’sinin Müslüman ve Türk olduğu ilmin ortaya konuldu. Konulmayanlar ise bir dahakine olur. Zaten kapanış konuşmasını yapan matematik Profesörü pek muhterem Hilmi Hacisalihoğlu şöyle işi sonuçlandırdı: “ARKADAŞLAR.ÖYLE GÜZEL İLMÎ BİR SEMPOZYUM OLDU Kİ BEN BİR YILDA ÜÇ DEFA OLMASINI İSTİYORUM.VE TEKLİF EDİYORUM”

Herkes bu Tonyalıya hak verdi. Sonra bütün Akademisyenler ve yazarlar bir araya gelerek bir hâtıra fotoğrafı çektirdiler. Kendilerine öğle ve akşam iki defa halk sunumu yemek verilmesine rağmen burada da birer Tonya folklorik çantası, bir Belediye kitapçığı ve bir de Sâlnamelerde geçen Tonya Tereyağı ikram edildi.

Saat 19’da her birbirine veda ederek evlerine döndüler. Bu Tonya için Kurtuluş zaferi kadar önemli olay oldu. Kurtuluşun 100. Yılı kutlamalarında Akçaabat gibi tam not alan Tonya’yı da cân-ü gönülden kutluyoruz.