Sezonun en önemli maçında transfer yasağına takılsak da, önemli oyuncularımız sakat olsa da, yine de her maç oynanmadan kazanılmadığına göre, Trabzonspor açısından bu maçın sonucu ne olursa olsun, elimizdeki kadro bu, yeneceksek bu kadro ile yeneceğiz, yenilsek de bu kadro ile yenileceğiz. 

Biz ne düşünüyorsak rakipte onu düşündüğüne göre şartlar ortada olmasa da, kağıt üzerinde rakip Başakşehir’e baktığımızda yan yana uzun yıllar beraber oynayan, belli sistem içerisinde birbirlerini anlayan oyuncu topluluğudur ki, yani ne yaptığını bilen bir kadrodan ibaretti.

Maç başlar başlamaz, ilk 25 dakika bu da bir oyun kurgusu olacak ki rakip oyunu kendi alanında, Trabzonspor ise oyunu önde karşıladı. İşte bu dakikalarda 4-5 kere kaleyi yoklasak da golü bulamadık. Takım oyunu bağlamında Trabzonspor’un da genç kadrosunu elinden geleni yaparak, rakibine direndikçe direndi. Çünkü bu maç 9 puanlık bir maçtı.

Oyuna başlarken Trabzonspor, beklentimizin çok üzerinde, kazanma arzusuyla oyuna başladı. İlk anlarda 4-4-2 sistemiyle oyuna başlar gibi gözükse de oyunu ileride karşılayan, ileride baskıyı amaçlayan, oyunu forse edememiş olsa da genç kadronun mücadelesine hep birlikte tanık olduk.

30. dakikada bir hücum organizasyonunda Başakşehir bir geldi pir geldi. Golü de buldu. 42. dakikada durum 2-0. İşte tecrübe. Yani birlikte tekrar metodu.

Yetenekli olmak, genç olmak başka bir şey. Ama tecrübeli olmak çok daha başka bir şey. Çünkü tecrübe maçın belli bir bölümünde kendini gösteriyor.

Genel Sekreterimiz Ömer Sağıroğlu’nun verdiği beyanata da hiç benzemiyor. ‘Transfer yasağı bizim için bir fırsattır’ derken yasaklardan fırsat çıkmaz. İşte en büyük fırsatı kaçırdık. Neden kaçırdık. Bu yönetimin günahı değildir. Yasağa da takıldık. İki futbolcu alamadık. Bir önlibero takıma monte edemedik.

Ne yapsın Kamil Ahmet Çörekçi. Orta alana koyduk olmadı, yerine koyduk yine olmadı. Ve tren kaçtı. Bir dahaki sezon sayın genel sekreterimiz 3 tane 4 tane futbolcu alıp yasaktan fırsat çıkarırız. İlk yarıyı 2-0 mağlup kapattık.

İlk yarı 25 dakika hakem hakemdi. Sonrasında o da işini iyi yaptı.

Dakika 48 kendi kalemize gol attık. Durum 3-0. Dakika 49 Ekuban ile golü bulduk durum 3-1. Umut umuttur dedik, lakin sahada sevk ve idareye ihtiyacımız vardı. O da teknik direktörün sahadaki eli kolu misali Sosa. Onun ayarında bir futbolcumuz yoktu.

Ünal hoca dışarıdan katkı anlamında ne yapsın. Her futbolunun yüzde 10-15’ini alır. Dünyanın her yerinde de bu iş böyledir.  Yani sahanın içerisinde onunda eli kolu yoktu. Daha doğrusu bu anlamda futbolcusu yoktu.

Her şeyi anladım da Hamdi Arslan maçı yorumluyor, onu hiçbir zaman anlamadım. Merak ettim gökkuşağını hangi rengidir. İkinci yarının 60. dakikasına doğru, bir şey gördüm ki Ünal hocanın bir işareti yeterdi Abdülkadir Ömür’e rakip alandan sakın kendi alanımıza gelme, zira mesafe 25-30 metredir. Orada yakalayacak olduğu 3-4 top oyunu başka yere çekebilirdi. Daha iyi iş görürdü desem de belki de o atmosferi ben yanlış değerlendiriyorum.

Yusuf’la 3-2. Futbolda her şey var ya. Kadro bu, malzeme bu. Vurulmayacak yerde vururuz, vurulacak yerde vurmayız. Derken durum 4-2. Söylenecek bir şey yok. Adı tecrübe, sonrasını da Hamdi Arslan’ın sözüne bağlıyorum. Çok keyifli bir maçmış. Pest doğrusu nerelere kaldık.