Yine hiç beklenmedik bir zamanda MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli yön verdi siyasete. Hesapları alt üst eden öyle güçlü bir adım attı ki karşı taraftakiler kartlarını yeniden karmak zorunda kaldılar.

Denklemi tamamen makul bir sonuç üstüne kuran Bahçeli, milli ve yerliyi aynı "tesbihe" dizerken karşı tarafa ise bölücü, yıkıcı oanlarla bir "kuka" sarmaları kaldı. Tam bir siyaset akrobatı olan Bahçeli, hiçbir şey talep etmeden her şeyi ayaklarına serecekleri bir süreci inşa etti.

Devlet isminin kendisine tesadüfen verilmediğini bu hamlesiyle adeta delillendirdi.

"Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç"

Yahya Kemal'in Sessiz Gemi şiirinde ifadesini bulan bir anlayışla memleketin "dönülmez akşamın" kenarına geldiğini, vaktin daha fazla geçmesine müsade etmeden işi toparlamak adına memlekette birliği ve dirliği sağlamak için bir tercih gerekiyordu. O tercih de FETÖ, PKK, CIA ekseninde değil de onun karşısında olan bir yerde durmanın gereğini yapmaktı. Bahçeli de "ömrünün bu son faslında" bunu yaptı. Kızanlar, nara atanlar, çığırtanlar falan filan bir yana bence de doğru yerde durdu Bahçeli.

İnsanlar, 90 vekil kazandığı seçimlerde Bahçeli'ye içinde PKK'nın da olduğu Başbakanlık önerdiler. Bahçeli "üstü kalsın" deyince, çaresiz kalan gayrimilli unsurlar, güç kullanarak iktidarı değiştirmek istediler.

Rüya taciri, iman şempazesi, ecnebi nefesi ve isblis gözyaşı sıfatlarını üstünde barındıran "Anasını Babasının Doğurduğunu" söylese bile "Mehdi ne derse o" diyecek şakirtler, ecnebi kardeşleriyle darbeye kalkıştılar.

Başta Cenab-ı Hakk, sonra Türk milleti ve milli kimlik kartı olan siyasiler, bu işgale "dur" dedi.

Hala Amerika'nın Penisvanya eyaleti sakinine inanlar, sosyal medya üstünden yeniden kripto şakirtleri motive etmeye kalksa da bu şer gayretleri artık para etmiyor. Zira; "Cihâna bir daha gelmek hayâl edilse bile/ Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle" demeye çoktan başlamışlardır bu zındıklar. Gelinen nokta bu olsa da tabi ki şeytanzadeler şer yolundan geri durmayacaklardır.

Hem Cumhurbaşkanı hem de Bahçeli öyle bir inançla rabıta kurdular ki artık eskisi gibi birbirlerini zem edecek bir iklime daha müsaade etmezler. Yani "Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde gönül/ Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül" diyerek caymayacak şekilde kendilerini koşullamaktadırlar.

Son Beştepe buluşması alenen belirtelim ki bunun işaretlerini barındırıyor.