Son dört yılı Süper Lig’de Üst Klasman, dört yıl da 2.3.liglerde Klasman Temsilcisi olmak üzere toplam sekiz yıl Türkiye Futbol Federasyonu’nda görev yaptığım dönemlerde Onur Kıvrak’ı Karşıyaka’da, Emanuel Emenike’yi 2.ligdeki Karabükspor’da son 15-20 dakika oyuna giren yedekken, Gökhan Gönül’ü de Ankara Oftaş’ta oynarken not edip isimlerini bile kimsenin bilmediği dönemlerde Trabzonspor’a söylemiştik..

Sonradan da ortaya çıktığı gibi bu ve benzer oyuncularda yanılmadık.

Ancak birisi var ki hatırladıkça hala gülerim!

Senesini hatırlamıyorum , İstanbul’da oynanıp 1-1 sonuçlanan İstanbulspor - Karşıyaka maçında görevliyim.

Öyle mutlak goller kurtarmasa da kaledeki güvenli duruşu, 18 yaşının toyluğuna rağmen geriden arkadaşlarını yönlendirişi ile Karşıyaka kalesini koruyan Onur’u hemen listeye yazdım da, İstanbulspor’dan da bir oyuncu çok dikkatimi çekti.

Sol iç koridorunda 10 numara pozisyonda oynayan, uzun boylu genç biri..

Sol ayağı ve tekniği süper..

40 metreye adrese teslim paslar atıyor..

Çalımı şutu yerinde..

Topa öyle vuruyor ki adeta öttürüyor!

Ama biraz tembel ve ağır gibi..

İçimden olsun diyorum. Bu Trabzonspor’da bir ay idman yesin bu zaafından da kurtulur süper olur..

Ancak o zamanlar formada isim yazmadığı ve tribün de sahaya uzak olduğu için maç boyunca ismini öğrenemedim.

Maçtan sonra büyük bir merakla sahaya girdim doğruca yanına gittim.

Gitmemle de büyük bir şaşkınlık yaşadım.

“Teşhis doğru ama 10 sene geç kalmışız” dedim.

Zira beğendiğim oyuncu Elvir Baliç’ti!

Hani o rekor bir ücretle Dünya devi Real Madrid’e transfer olup tam oynarken yaşadığı uzun bir sakatlık yüzünden geri dönmek zorunda kalan ve bir daha da o eski durumuna gelemeyen Baliç..

Meğer futbolunun son senelerinde eski takımı İstanbulspor’da gönül eğlendiriyormuş.

Öncelikle iki çok iyi stoper
Futbolun yazılı olmayan kurallarındandır.

Golü nasıl olsa atarsın, bu yüzden önce kolay gol yemeyeceksin..

Zira yediğin bir golü telafi için iki gol atman gerekecek.

Buna en güzel örnek geçmişteki Efsane Trabzonspor’dur..

Bir gol attı mı beraberlik yüzde yüz, galibiyetse büyük oranda garantiydi.

Sol açık İskender Günen sürekli söyler: Maça çıkarken defanstaki arkadaşlar bize, “Bir gol atın gerisine karışmayın‘ derdi. Sonuçta da gol attığımız maçların çoğunu kazanır, azını da berabere bitirirdik” diye.

***

Geçen yıl ki tablo ortada..

Tam 63 gol atmış Trabzonspor..

Atmış ama bu gollerin karşılığı olan puanları alamamış.

Çünkü kalesinde de 51 gol görmüş.

Yani bir gol dahi atsa neredeyse galibiyeti garantiye alan Trabzonspor gitmiş, yerine 3 gol attığı maçta bir puanı bile kurtaramayan bir takım gelmiş...

Bu yüzden kalecileri, sağ ve sol bekleri durumu kurtaracak vaziyetteki Trabzonspor öncelikli olarak çok iyi iki stoper mutlaka almalıdır.

Hava hakimiyeti kesinlikle üstün, kaptığı topu kullanmada zaaf yaşamayan ve de arkaya atılan toplarda nal toplamayan iki stoper.

Bunların yaşları da çok önemli değil.

Hatta tecrübeli olmaları daha da iyi.

Yapılsın karşılıklı feda gol için çekilmesin cefa
Ve de bence Almanya’da ameliyat olarak müzmin sakatlığından önemli ölçüde kurtulan Burak Yılmaz da mutlaka takımda tutulmalıdır.

Doğrudur, ücreti ekonomik olarak çökmüş Trabzonspor için lükstür ancak, eğer söz konusu olan gol ise Trabzonspor ölüsü 23 gol atan Burak gibi bir oyuncunun her şartta bir yükünü çekebilir.

Çünkü gol demek puan demek, puan demek para demek.

Burak en azından kendi parasını fazlasıyla çıkarır.

Kaldı ki Burak’ın yokluğunda gol atsın diye alınan ancak golle tanışamadan ayrılan yabancı oyunculara verilen paralarla 10 tane Burak Yılmaz finanse edersin..

***

Demek istemem şudur ki, Burak’tan tasarruf edeceğimiz para golsüzlüğün kayıplarını karşılamaya yetmez.

Biraz kulüp, biraz Burak eder feda..

Seneye golsüzlükten çekmeyiz cefa!