Kaldırımlar...
Bir kenti tanımanın en doğru yolu; o kenti, yaya olarak gezmektir. Trabzon da yaya olarak gezilebilecek küçük bir kent aslında, o halde adımlamaya başlayalım.

Daha ilk adımlar atıldığında, eyvah bu kentte yaya olmak zor zanaat diye mırıldanmaya başlarsınız. Zira, yaya kaldırımlarının neredeyse tamamının araçlar tarafından işgal edildiğini görürsünüz. Biraz daha dikkatle bakarsanız, aslında kaldırımların, kaldırılmış olduğunu fark edersiniz.. Nereye mi kaldırılmış? Tabii ki araç park alanı statüsüne kaldırılmış. Kimselere bir şey söylemeden, serzenişte bulunmadan yürümeye gayret edersiniz, yolunuzu devam ettirebilmek için çoğu zaman kaldırımdan aşağı inmek durumunda kalır ve kazaya sebebiyet vermiş olursunuz! Aman dikkat...

Bu tehlikeyi göze aldıysanız, pörtlemiş kaldırım taşları, aniden önünüze çıkan kimliği belirsiz direkler, reklam panoları, çukurlar, çöp gibi şuraya buraya itilmiş çöp kutuları size eşlik edecektir. Bunlar önemli değil diyip devam ederseniz, sizi kaldırımların yeni sahipleri karşılayacaktır; restoranlar ve çay ocakları, onların bu yayılmacı tutumu, post modern bir işgal. Yine de aldırmadıysanız ve yayaya saygı beklentiniz de en alt seviyedeyse renkli bir gezinti sizi bekliyor demektir...

***

Uzun Sokak, Maraş Caddesi...
Sokaklar tıka basa yine; iştahla atılan turlar, bir cennet yartma peşinde.

İşsizlik, gösteriş gayretleri, ergen öğrenci çıkışları, tüketim çılgınlığı , sağa sola atılan havalar... bu ve benzeri kontrolsüz dalgalanmalar, bu sahte cennetin yapı taşlarını oluşturuyor. Kimlik, sizlere ömür...

***

Hastaneler...
Özel ya da devlet hastanesi; şayet yolunuz düşecekse ki bir gün düşecektir, asla özel arabanızla yola çıkmayınız. Çünkü arcınız başınıza bela olacaktır, uygun bir park yeri bulamayacak, babalar arasında vay babam diyerek turlar atacak ve sonunda otopark ya da TRAPARK alanlarına zorunlu giriş yapacaksınız. Otopark ücretini, en az 6 lira ve yukarısı olmak üzere ödemek mecburiyetinde kalacaksınız. Bu yorucu hamlelerin ardından hastaneye ulaşacaksınız ama artık daha gergin ve daha hastasınız. Geçmiş olsun...

***

Kent Parkı...
Bir kent parkımız yok ama, sözde marka olmuş bir” meydan parkımız” var.

Buluşma yerimizdir, oturup dinleniriz, günün yorgunluğunu atarız, konuklarımızı ağırlarız diye sahiplenip marka yaptığımız Meydan Park, yeşilden arındırılmış betona gömülmüş durumda. Ayrıca hizmet çok zayıf ve pahalı, biraz mırıldanırsanız anlaşılmazsınız, Arapça mırıldanmanız lazım.

Bir türlü düzelmeyen imajıyla; ben varım ve burdayım çıkışı yapamayan Fatih Park’ı bu anlamda gündem bile olamıyor ne yazık ki...

***

Boztepe...
Şayet bir tepeden bakmak isterseniz Trabzon’a, herkes bilir ki doğru adres Boztepe’dir.

“Tarihi yolu” ve trafiği sizi rahatsız etmeyecekse çıkın Boztepe’ye; ama, kenti yeşil bir tepeden seyretme umudunuz olmasın, çünkü hayal kırıklığına uğrarsınız. Bu önemli değil diyorsanız çıkın; ancak, park problemi yaşayacağınızı, ağız tadıyla ve uygun fiyata çayınızı yudumlayamayacağınızı da bilin; böylece, betonlar arasından seyredeceğiniz “ Beton Şehir “ sizi üzmeyecektir zaten...