Tüm Türkiye nefesini tuttu İstanbul seçimini bekliyor.

Nasıl beklemesin ki?

Çünkü 23 Haziran’da sandıktan çıkacak sonuç sadece bir şehrin değil, tüm ülkenin; bundan sonraki gidişatına doğrudan etki edecek.

Bunu görmek için kâhin olmak gerekmez.

Seçim bu kadar önemli olunca da İstanbul’da adeta seferberlik söz konusu oldu.

İnsanlar akın akın İstanbul’a taşınıyor.

Ancak; seçim sonucuna katkı edebilecek olan da olmayan da mega kentte.

İstanbul’da seçmenle iletişim kurabilecek olan da sadece tatili beleşe getirmek için yola koyulan da orada.

Sahada karşılığı olan da verdiği selamı dahi alacak bir tanıdığı dahi olmayan da İstanbul’da.

Dostlar alışverişte görsün misali…

Hele hele de hezimete uğrayıp, Trabzon’da sandığa gömülenlerin bile İstanbul’da olması içerisinde bulunulan kısır döngünün en büyük göstergesi.

Neymiş efendim; seçim çalışmasına katkı sunacaklarmış.

Sormazlar mı insana, ‘yaşadığın yerde ne karşılık gördün de buradasın?’ diye.

Bırakın göz boyamayı, bırakın insanları kandırmayı.

Yakışmıyor!

***

İMAMOĞLU’NA YANLIŞ YAPIYORSUNUZ
Doğru; Ekrem İmamoğlu 31 Mart’ta hak gaspına uğradı.

Doğru; Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da kazanmış olduğu bir seçim için yeniden yarışa gidiyor.

Doğru; Ekrem İmamoğlu, arkasına rüzgârdan da öte fırtına misali bir güç aldı ve siyaset arenasında yükseldikçe yükseliyor.

Ancak tüm bu doğruluklar ortadayken Ekrem İmamoğlu’nun her dediğine/her yaptığına körü körüne destek vermek ve kendisini eleştirilemezmiş gibi görmek de en büyük yanlıştır.

Mesela; Ekrem İmamoğlu, daha İstanbul’da koltuğa oturmamışken onu temsil ettiği partinin liderliğine soyundurup, parti lideriymiş gibi açıklamalar yapmasına çanak tutmak yanlıştır.

Mesela; Ekrem İmamoğlu’nu, kullandığı dille gönüllerde kurduğu tahta rağmen, parti üst yöneticilerinin tehditkar ve nahoş konuşmaları ile galeyana getirmek yanlıştır.

Bilmem haksız mıyım?

***

OLMADI SEMİHA ÖĞRETMEN!
Binali Yıldırım’ın eşi Semiha öğretmen, hepimizden biri, hepimizin öğretmeni.

Hepimizin annesi, ablası, kardeşi gibi…

Medyayla tanıştığı günden bu yana da bu sıcaklığından hiçbir şey kaybetmedi.

Yıllardır vakur duruşundan ödün vermedi ve açıklama yapmaktan hep uzak durdu.

Eşinin işine değil de; kendi işine odaklandı hep.

Ta ki önceki güne kadar.

Semiha öğretmen her ne hikmetse önceki gün sessizliğini bozarak şu açıklamayı yaptı: “Beni çok suçladılar, çok rencide ettiler.”

Semiha öğretmen serzenişinde sonuna kadar haklı olabilir.

Lakin zamanlaması manidar ve bu rahatsızlığını seçim arifesinde dile getirmesi hiç de samimi değil.

Buradaki amaç mağdur edebiyatı yapmaktır.

Olmadı Semiha öğretmen,  hem de hiç olmadı!

Editör: Haber Merkezi